13 Şubat 2014 Perşembe

"EleMancini"


Bu yakıştırmayı kendisine ilk kim yaptı hatırlamıyorum ama, ne sebeple olduğu az çok ortada. Mancini ne zaman iyi bir şeyler yapsa, ne zaman kendi kendime övecek olsam bu çirkin yakıştırmayı getiriyorum aklıma. Ve bunu yapanlar adına utanıyorum. Ünal Aysal bu kelimeyi ilk olarak Fatih Terim'e kullandığında da, niyetinin kötü olduğunu savunan bence art niyetlidir. Daha sonra aynı yakıştırmanın kendisi için de yapılabileceğini söyleyen Aysal'ın, kendisini Türkçe'de daha net ve doğru ifade edebilmeye başladığını fark ediyoruz son zamanda. Neyse konumuz bu değil.

Mancini'yi, bu bir kaç ayda tanıyabildiğimiz kadarıyla kısaca tanımlayarak başlamak istiyorum. Net, açık sözlü, şeffaf, yenilikçi, komplekssiz, antipatik olmaktan uzak. Karizma ve duruş desen o da var. Oyuncuların saygı duyacağı bir altyapı ve geçmiş de fazlasıyla sahip olduğu özelliklerden biri.  Bunlar insanî özellikleri. Ve işin bu yanında sıkıntı yok. Zaten gelirken de yoktu. Peki futbol konusunda nasıl? Şimdiye kadar ilk etap için sınıfı geçti gibi.

Mancini, Galatasaray Futbol Takımı'nda neler yaptı?


Öncelikle hem oynanan futbol, hem de psikolojik olarak dip yapmış bir takım teslim aldı Mancini. Ve bu takımı her yönden ayağa kaldırdı. Takımı bu şekilde teslim almasının ortak sorumluları hem yönetim, hem Fatih Terim'di. İki tarafın da bunda payı vardı, hep söyledim. Ha bir taraf mutlaka az da olsa daha fazla suçludur, herkesin de kendine göre fikirleri vardır. O ayrı bir konu.


Mancini Hoca, takıma inancını kaybetmeye, hatta maçlara bile gelmemeye, stadı dolduramamaya başlayan taraftara eski heyecanını, coşkusunu ve inancını kazandırdı. Başarır veya başaramaz bilinmez ama, 11 puan farktan geri gelerek bu taraftarın şampiyonluğa inanmasını sağladı. Hatta ilk geldiği günlerde yaptığı hatalara ve puan kayıplarına rağmen, verdiği güven sayesinde taraftarlar arasında (bir bölümünde de olsa) sahip olunan inancın korunmasında büyük rol oynadı. Ve kendisi de bu takımın geri döneceğini, çift haneli puan farkına rağmen şampiyonluk yarışına inandığını dile getiriyordu. İlgili haberlerden birine buradan ulaşabilirsiniz.

Mancini, neredeyse tüm oyuncuların performansını yukarı çekmeyi başardı. Sneijder'ı eski günlerine döndürerek, patlama gücüne kavuşmasında başrol sahibi oldu. Mancini gelene kadar neredeyse adını unuttuğumuz, takımda ihtiyaç fazlası olarak görülen Ceyhun Gülselam'ı rotasyona, hatta takımın önemli halkaları arasına ekledi. Ceyhun Gülselam ve Galatasaray'ın yenilenen orta saha sistemiyle ilgili ayrıntılı ve nefis bir yazıyı, Melih Şabanoğlu'nun kaleminden buradan okuyabilirsiniz. Bunların dışında Sabri ve Emre Çolak'ın performanslarının oldukça yukarı çekildiğini görüyoruz. Hatta katılan olur mu bilmiyorum ama bence Semih Kaya'nın performansı da oldukça arttı. Tabii tüm bunların yüzde yüzünü hocaya endekslemek yanlış olur. Özellikle Semih Kaya değerini Galatasaray'a kazandıran Fatih Terim'i, Semih'le ilgili konuşulan her notun başına önsöz olarak iliştirmek boynumuzun borcudur.



Bunun dışında Mancini alışık olmadığımız taktik dizilişleri, hücum ve savunma setleri oynattı. Ve bunların verimli olduğuna dair şüpheleri yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başladı. Savunmada ayrı diziliş, hücumda ayrı diziliş, geçişlerde savunma kaymaları, topun arkasında nasıl durulacağı, duruma ve plana dayalı hücum pres vs.. Zaten hem oyuncular, hem de takım muhabirlerinden anlıyoruz ki, Galatasaray Futbol Takımı belki de tarihinde hiç olmadığı kadar taktik-teknik çalışıyor antrenmanlarda. Ve bunları belirtirken, Mancini'nin hiç bilmediği ve tanımadığı bir ülkeye kısa sürede uyum sağlayarak takımın futbolun doğrularına yönelmesini sağladığını da belirtmek lazım. Onlarca kez şahit olduk ki, bu ülke futbolu Aragones, Rijkaard, Toshack gibi nice efsane antrenörleri harcadı. Çünkü bu ülkede futbolun doğruları çoğu zaman değişebiliyor ve buna ayak uydurmak için kafa yapınızın uyması gerek.

Bu süreçte en etkileyici ve ilgi çekici aksiyon ise, malesef Terim önderliğinde oluşturulan berbat kadro mühendisliğini düzeltmek için yapılan çok cesur ve radikal hamlelerdir. Bunda yönetim ve scouting personeliyle işbirliği içinde çalışıldı elbette. Ama alınan tüm oyuncuların Mancini onayından geçtiğini biliyoruz (yalnız ben Salih Dursun'un o onaydan nasıl geçtiğini henüz anlayabilmiş değilim, umarım beni yanıltır). Bu süreçte Mancini, daha önce dünyada bile eşine az rastlanır bir gençleştirme operasyonuna önderlik etti. Üstelik bu operasyonda hiç bir zaman yüksek maliyetli, yıldız oyuncu talebi olmadı. Bu alınan gençlerin yarısı beklenen potansiyeli karşılayabilirse ileride korkutucu bir takım olabilir Galatasaray. Bu alınan aksiyonun Mancini konusunda, taraftar penceresinden bakıldığında en etkileyici yanı bence şudur; Mancini, "nasılsa ben bugün varım, yarın yokum, hazır oyuncularla günü kurtarayım, kendimi tekrar ıspatlayayım, bakayım keyfime" demedi. Minimum maliyetli, neredeyse hiç biri kendini kanıtlayamamış olan bir dolu gençle birlikte çalışmayı tercih etti. Beni kendisiyle ilgili en çok sevindiren nokta budur açıkçası.

Velhâsıl kelam, belki Galatasaray bu sezon 3 kulvarda da sıfır çekecek. Belki de 2 kulvarda şampiyon olup, Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynayacak. Bunu henüz bilemeyiz. Ama bildiğimiz şey, bu adamın futbolun doğrularını yapan ve kazanmayı gerçekten isteyen bir adam olduğudur. Olursa kimseye sürpriz olmaz, olmazsa da sabrı sonuna kadar hak ettiğini bence şimdiden gösterdi bile.

Son olarak olmasını istediğim şey; sezon sonu bu kulvarları Galatasaray nerede bitirmiş olursa olsun, fark etmez. Bu adama sezon başında teslim edilmiş bir takımın, tüm sezonunu izleyemezsem kahrolurum. Önümüzdeki yaz muhtemelen üst düzey bir stoper ve Drogba ayrılırsa yerine benzer tipte bir santrafor dışında takıma fazla transfer ihtiyacı duyulmayacaktır. Gerekli takviyeler yapılsın, takım tam kadro olarak yaz kampından itibaren Mancini'ye teslim edilsin ve neler olacağına bakalım..

Eyvallah.

5 yorum:

gayin-sin.net dedi ki...

sevgili çağlar. her şeyden önce aklına sağlık.

kritiklerimi şöyle toparlayabilirim.

1. gençleşme operasyonu türkiye'de hiçbir yabancı hocanın yapmadığı bir şeydir. buna kısmen daha önce sadece kalli cesaret etmişti. mancini'yi bu açıdan kutlamamız gerekiyor. (buna örnek olarak beşiktaş ve biliç'i verebilirim. biliç gibi bir hoca bile üstelik kulüp darboğazdayken gençlere yönelmedi.)

2. mancini yine birçok yabancının yapmadığı bir şeyi gerçekleştirerek elini taşın altına soktu. gençleştirme operasyonu bunun en belirgin örneği. biz daha önce sadece pahalı transfer isteyen ve sadece yakınan hocalar izlemiştik.

3. salih dursun bence önemli bir transfer. buna net biçimde dün geceki maçta karar verdim. sadece bir tık üzeri çıkması gerekiyor özgüven ve futbol bilgisi anlamında. bunu başarabilirse yıllarca bu formayı giyecek bir efsane olmaya aday bence.

4. sadece gençleştirme değil yerli sayısını da artırarak bir dahaki sezon için kabusa dönüşebilecek 5-0-3'ü de kısmen berhava etti galatasaray. bu da çok önemli.

5. biz galatasaray'ı tutmaya başladığımızda hiç star transferi yapmazdık. ücra yerlerdeki gençleri bulup onları star yapardık. biz bununla övünürdük. bu sistem ilk defa 1984'te değişti. ve sonraki sezonlarda neredeyse bir galatasaray adeti oldu. evet mancini transfere önem verdi ama yine kimsenin görmediklerine yöneldik onun sayesinde yıllar sonra.

sevgi ve selamlar sana.

Çağlar dedi ki...

melih abi yorumun için çok teşekkürler. ayrı düştüğümüz bir nokta yok sanıyorum. saygılar..

Adsız dedi ki...

çok sağlam yazı olmuş bir solukta okudum eline sağlık

HotSauce21 dedi ki...

Yazılanların hemen hepsine katılıyorum, özellikle de Fatih Terim kısımlarına. Evet bu takım, bu kulüp için çok önemli bir figür, çok büyük bir efsane ama Fatih Terim'in yetersiz olduğu kısımları görmezden gelmeye çalışmak Galatasaray'lıların yaptığı en büyük yanlıştır. Bu anlamda da en büyük eksiği kesinlikle kadro mühendisliğidir. Birbirinden vasat yerli futbolcular, inat transferleri ve kritik pozisyonlara yapılamayan transferler ile belkide kendi bacağına sıkmıştır. Rakiplerin de durumu göz önüne alındığı ortamda çok rahat tekel haline gelinebilecek bir ortam, başarılı ama bir o kadar da vasat bir süreç olarak tamamlanabildi. Malum federasyonun yabancı kuralı ile ilgili tavırları ortadayken yetenekli demesekte alınabilecek yerli oyuncularında birer birer rakiplere kaptırılması da yine büyük hatalardan biri olarak önümüzde maalesef. Mancini'ye büyük hayranlık duyacak kadar bir alamet-i farikasını henüz görmedik ancak kısa süre içerisinde yapmış olduğu hamlelerin bende oldukça doğru ve sağlıklı adımlar olduğu fikrindeyim.

CaRtMaNtR dedi ki...

Galatasaray için bir senelik dönem için denebilecek bir şey varsa o da her iki ara transfer döneminde o dönemin ihtiyaçlarına uygun isimler kadroya dahil edildi denebilir. geçen sene avrupa'da takıma güven aşılayacak isimler lazımdı bu konuda önemli iki ekleme geldi.

Bu sene ise sayısal olarak aşırı derecede yetersiz olan yerli rotasyonu ve sol bek bölgesi geliştirildi.

Mancini ve Terim mevzusuna gelirsek. Evet Terim çok özel biri bizim için ama en büyük sorunu kendi hatalarını kendine dahi itiraf edememesi oldu.

Bu noktada yer yer Ünal Aysal ile ego yarışına girmeleride yaraya tuz bastı tabi.

Ama süreç sonunda Aysal en azından egosu altında ezebileceği bir geçici hoca ile anlaşma hatasına düşmeyerek doğruyu yaptı.

Terim ile Mancini ise önemli bir noktada ayrışıyorlar. Terim kaos futbolundan beslenirken Mancini tam bir İtalyan gibi taktik konusunda oldukça titiz.

Kadro durumuna gelirsek; genç ve yerli futbolcu eksiğimiz had safhadaydı. Bu noktada bir kaç nokta transfer geldi denebilir. Alınan yaklaşık on oyuncudan beşi gelecek beş senenin çekirdek kadrosunda yer alsa bile şu transfer dönemi çok başarılı oldu denebilir.

Birde kadroya eklenen genç yabancılardan da verim alınabilirse, ortaya kısa vadede tecrübe kazanmış ve takım olabilmiş genç bir omurga çıkabilir.

Eğer bu plan tutarsa ve orta vadede bu kadronun eksikleri yıldız transferleri ile desteklenirse işte o zaman Aysal'ın geldiğinden beri bahsettiği Avrupa'da ses getirecek takım hayalden daha yakın olabilir.