19 Ağustos 2016 Cuma

Çocuk ve Savaş


Dün Suriyeli çocuğun bu fotoğrafı ve bize insanlığımızı sorgulatan videosu hepimizin aklına kazındı. Twitter ve Facebook'ta gün boyu paylaşılarak çocuğun surat ifadesi resmen bilinç altımıza işledi, ezberimize kazındı. Bu konuda söylenecek çok şey var, bir o kadar da hiçbir şey.. Herkes çok şeyler söyledi, kimisi de hiçbir şey. Biz paylaşımlarımızı yapıp sahte üzüntülerimizi takipçilerimize yansıttıktan sonra yine hayatımıza devam ettik. Ben de ettim. İşten çıkıp akşam eve gittim. Duş alıp, bir şeyler yiyip, internette gezindikten sonra film izlemeye koyuldum.

Tesadüfün bu kadarı olacak, ki hakikaten de tesadüf. Listemin ilk sırasında Eye in The Sky diye bir film vardı. Filmin konusu ne biliyor musunuz? Savaşın ortasında kalan minik bir çocuk. Tabii içinde fazlasıyla politik ayrıntı, fazlasıyla üst örtmece, fazlasıyla rant kavgası var. Tıpkı gerçekte ve yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi. Filmde Afrika kıt'asının en çok aranan 3 azılı suçlusu ve yola çıkmak üzere olan 2 canlı bomba aynı evde toplanıyor, Amerikan ve İngiliz askerleri hepsini öldürmeye ve olası bir intihar saldırısını engelleyip, yüzlerce insanın ölümünü engellemeye yelteniyor. Ama bombalayacakları evin dibinde küçük bir kız çocuğu ekmek satıyor. Bu yüzden de iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Son derece sürükleyici, heyecan ve merakla kendini izleten bir film. Gerçekçiliği tartışılır. Irak'ta 1 milyon sivili gözünü kırpmadan öldüren insanlar, 1 tane çocuğun ölümünü engellemek için bu kadar mesai yapar mı? Sanırım hayır. Ama mevzu aslında bu değil. ABD, İngiltere veya Mozambik fark etmez. Filmi insan olarak izleyip, olanları da gerçek olarak kabul etmek hiç zor değil. Efsane değil, ama görülmesi gereken bir film.


Filmin sonunu anlatmayacağım tabii ki ama, filmi de izledikten sonra bu Suriyeli çocuğa biraz daha uzun baktım. Fotoğraflarına, videolarına.. Yapılan yorumlara. Çünkü ilk baktığımda ilistürasyon gibi gelmişti. Yani demek istediğim şu.. Her gün ölen, kıyıya vuran, parçalanan çocukları duyup görüyoruz. Bizim için sıradanlaştı malesef. Tıpkı ülkedeki terör ölümleri gibi. Hepsi aynı önemde, hepsi aynı değerde elbette. Bu sadece yaralanan bir çocuk neticede. Esasen çok daha kötüleri her gün ölüyor, parçalanıyor, çok daha ağır yaralanıyor. Ama bu çocuğun ifadesi aslında hepsini bize anlatıyor. Uzun uzun, saatlerce, sayfalarca, günlerce..

Savaşın tam ortasında. Enkazdan çıkmış. Yanında anne yok, baba yok. Bir daha da hiç olmayacaklar. Belki ne olduğundan bile haberi yok. Yaralandığından bile.. Tek başına, öylece oturuyor. Suratının sol tarafı kötü durumda, parçalanmış. Orayı ellediğinde kan olduğunu fark edip şaşırıyor. Kanı çaktırmadan oturduğu yere sürüyor. Ağlamıyor bile. Ağlayamıyor. Çünkü ağlasa umursayacak, teselli edecek kimse yok.


Hepimizin suçu var bunda. Liderlerin, milyar dolarları olan godamanların, orta sınıf işçinin, senim, benim, karşı komşunun, bakkalın.. Herkes suçlu bu halde olduğumuz için. İnsanoğlu suçlu. Ben o yüzden inanmıyorum cennete, cehenneme. Ben bu hayattaki şeyleri gördükten sonra hiç bir tanrı beni cennete, cehenneme inandıramaz.

Hiç yorum yok: