Zevkler, renkler... Ben de bu filme ağır sanatsal bir anlam yüklemiyorum tabii ki. Bu filmde bir mesaj kaygısı, ana fikir, tema falan da yok. Klasik bir Tarantino filmi. İnsanlar genelde Tarantino'nun filmlerini ya çok severler ya da itici ve anlamsız bulurlar. Nötr olan fazla yoktur. Inglorious Basterds gibi bir filme "hiçbir anlamı olmayan, gereksiz bir film" diyebilen insanlar bile vardır. Benim için bu filmin özel yanı da Tarantino imzası taşımasıdır. Sadece isim anlamında imza değil. Konuyu anlatış biçimi herkesten farklıdır bir kere, genelde alakasız olayları birbirine bağlar, hatta konuyu ortasından veya sonundan anlatmaya başlar, filmlerinde bir çok filme ve kültürel objeye gönderme yapar. Şiddeti olağan bir şeymiş gibi gösterip, tiksindiricilikten uzaklaştırır. Bu filmde de tüm bunları görüyoruz ve o gerçekçi uzuuun uzun diyaloglar, fetiş sahibi karakterler, kızların ortamları ve konuşmaları, Amerika'nın uç bir kasabasındaki bar ortamı, kurgu, inanılmaz gerçekçi araç kovalama sahneleri de cabası...
"Kendisini sadece kan ve geyik muhabbetinden ibaret sanıyorsanız sinema hakkında daha fazla ahkam kesmeyin." - Ekşi'den..
biranızı cipsinizi alırsınız, geçersiniz başına, eğlenceli bir 1,5 saat geçirmenizi sağlar. daha fazlası değildir. filmin sonu biraz havada kalmış gibidir. hem son sahne hemde kısa bir film olması "böyle bitermi lan bu film" dedirtir. yalnız tarantino'nun farkını ortaya koyduğu zeka ürünü iki sahne vardır. birincisi iki arabanın kafa kafaya çarpıştığı sahneyi 4 kere farklı açıdan tekrar etmesi. tarantino, 4 kızın da ölümlerini ayrı ayrı 4 planda göstererek, ben farklıyım, benim bir tarzım var diye basbas bağırıyor. beğenirsin beğenmezsin saygı duymak gerekir adama. ikincisi de kurt russell'ın daha sonra başına geleceklerden habersiz 3 kızı kovalarken yolun dışına çıkıp toz duman arasında kaybolduktan sonra birden ekranın sağ tarafında belirmesidir.
ayrıca yetmişli yıllarda sinema salonlarında filmler çok sık takılıp kopardı. makinistler de alel acele dandik bir bantla kesip biçip filmi yapıştırır ve biraz geriye sarıp tekrar oynatırlardı. bu yapıştırma esnasında aradan bir kaç kare eksilirdi. filmin kopan yeri oynadığında kısa atlamalar olurdu. tarantino death proof'ta bunu efekt olarak kullanıp yetmişli yıllar etkisi yaratmış.
tarantino sahnesi aranıyorsa bu filmde en klasiği Zoe'nin havaalanından alınması sonrası kafede yapılan ve kameranın masa etrafında döndüğü muhabbet sahnesini örnek veririm. işte bu tarantino filmi dedirten bir sahnedir.
Hele yedikleri ve içtikleri şeylerin şapırtısıyla karışık o konuşma öyle tatlı bir seyirde devam eder ki, hiç bitmesin isterim her izleyişimde. Çukura düşme hikayesi, kadınların silah taşıma muhabbeti, film ve araba muhabbetleri...
6 yorum:
bütün blogunu ve düşüncelerini bayılarak okuyorum ama şu death proof hayranlığını anlayamıyorum çağlar. ne buluyorsun bu fimde bu kadar?
Zevkler, renkler... Ben de bu filme ağır sanatsal bir anlam yüklemiyorum tabii ki. Bu filmde bir mesaj kaygısı, ana fikir, tema falan da yok. Klasik bir Tarantino filmi. İnsanlar genelde Tarantino'nun filmlerini ya çok severler ya da itici ve anlamsız bulurlar. Nötr olan fazla yoktur. Inglorious Basterds gibi bir filme "hiçbir anlamı olmayan, gereksiz bir film" diyebilen insanlar bile vardır. Benim için bu filmin özel yanı da Tarantino imzası taşımasıdır. Sadece isim anlamında imza değil. Konuyu anlatış biçimi herkesten farklıdır bir kere, genelde alakasız olayları birbirine bağlar, hatta konuyu ortasından veya sonundan anlatmaya başlar, filmlerinde bir çok filme ve kültürel objeye gönderme yapar. Şiddeti olağan bir şeymiş gibi gösterip, tiksindiricilikten uzaklaştırır. Bu filmde de tüm bunları görüyoruz ve o gerçekçi uzuuun uzun diyaloglar, fetiş sahibi karakterler, kızların ortamları ve konuşmaları, Amerika'nın uç bir kasabasındaki bar ortamı, kurgu, inanılmaz gerçekçi araç kovalama sahneleri de cabası...
"Kendisini sadece kan ve geyik muhabbetinden ibaret sanıyorsanız sinema hakkında daha fazla ahkam kesmeyin." - Ekşi'den..
biranızı cipsinizi alırsınız, geçersiniz başına, eğlenceli bir 1,5 saat geçirmenizi sağlar. daha fazlası değildir. filmin sonu biraz havada kalmış gibidir. hem son sahne hemde kısa bir film olması "böyle bitermi lan bu film" dedirtir. yalnız tarantino'nun farkını ortaya koyduğu zeka ürünü iki sahne vardır. birincisi iki arabanın kafa kafaya çarpıştığı sahneyi 4 kere farklı açıdan tekrar etmesi. tarantino, 4 kızın da ölümlerini ayrı ayrı 4 planda göstererek, ben farklıyım, benim bir tarzım var diye basbas bağırıyor. beğenirsin beğenmezsin saygı duymak gerekir adama. ikincisi de kurt russell'ın daha sonra başına geleceklerden habersiz 3 kızı kovalarken yolun dışına çıkıp toz duman arasında kaybolduktan sonra birden ekranın sağ tarafında belirmesidir.
ayrıca yetmişli yıllarda sinema salonlarında filmler çok sık takılıp kopardı. makinistler de alel acele dandik bir bantla kesip biçip filmi yapıştırır ve biraz geriye sarıp tekrar oynatırlardı. bu yapıştırma esnasında aradan bir kaç kare eksilirdi. filmin kopan yeri oynadığında kısa atlamalar olurdu. tarantino death proof'ta bunu efekt olarak kullanıp yetmişli yıllar etkisi yaratmış.
ben tarantino'yu seviyorum ama death proof bence filmleri arasında en çerez olanıdır. o yüzden öyle bir soru sordum çağlar.
tarantino sahnesi aranıyorsa bu filmde en klasiği Zoe'nin havaalanından alınması sonrası kafede yapılan ve kameranın masa etrafında döndüğü muhabbet sahnesini örnek veririm. işte bu tarantino filmi dedirten bir sahnedir.
Hele yedikleri ve içtikleri şeylerin şapırtısıyla karışık o konuşma öyle tatlı bir seyirde devam eder ki, hiç bitmesin isterim her izleyişimde. Çukura düşme hikayesi, kadınların silah taşıma muhabbeti, film ve araba muhabbetleri...
Yorum Gönder