8 Aralık 2009 Salı
Kapattık arkadaşım!
Blogu kapatıyorum arkadaşlar. Ara falan değil bu kez. Harbiden sıkıldım. Üzerimde bir yük gibi oldu. Her gün bir şeyler yazma zorunluluğu hissetmeye başladım, iş/okul gibi bir şey oldu, bir sorumluluk oldu. "İnsanlar her gün yeni bir şeyler görmek için giriyorlar" bilinciyle, sürekli güncel tutmaya çalışmaktan da bıktım. Blogun yeri benim için cidden çok özeldi ama duygusal bi konuşma da yapmak istemiyorum. Hadi eyvallah.
6 Aralık 2009 Pazar
5 Aralık 2009 Cumartesi
Kopan ip...
Kopan ip, bağlanabilir yeniden,
tutar tutmasına ama,
kopmuştur işte bir kere.
Belki karşılaşırız yine,
ama orda, beni terkettiğin yerde,
bulamazsın beni bir daha.
- Brecht
tutar tutmasına ama,
kopmuştur işte bir kere.
Belki karşılaşırız yine,
ama orda, beni terkettiğin yerde,
bulamazsın beni bir daha.
- Brecht
Kategori:
Kültür-Sanat
Megan Fox, Angeline Jolie için ne dedi?
Magazin başlığım nasıl olmuş? Eheh..
“ İnsanlar beni Angelina Jolie ile karşılaştırıyorlar, hatta yeni Angelina Jolie olarak görenler var. Ancak o yılmaz bir savaşçı, acıya dayanıklı, sabırlı bir anne ve hayatı benden çok daha ciddi yaşayan bir insan. Ben ise tam tersiyim. Angelina tam bir dişi kaplan. “
Sonra sana "insan değilsin!" deyince kızıyorsun be yavrum..
Kategori:
Hatun,
Ivır Zıvır,
Magazin
4 Aralık 2009 Cuma
"Bileğimi kessen..."
Açın yolu!
Bizimkiler lider bir şekilde el ele üst tura çıkıyorlar.. Haftaya prestij maçlarına çıkıp, rakiplerimizi bekleyeceğiz. İki takım da uzun süredir ilk kez bu kadar net grup geçiyorlar sanırım. Üstelik bu kez ikisi birden geçiyor. Ayrıca iki takım da rakiplerinden bariz şekilde daha iyi top oynarken, malesef bunda, iki takımın da rakiplerinin oldukça pert oluşu büyük pay sahibi.
Haydi iyi geceler.
3 Aralık 2009 Perşembe
İzlediğim en tuhaf şey
ShareBus'ta dolaşırken gördüm bu şeyi, daha doğrusu kısa filmi. I Love Sarah Jane, 14 dakikalık bir kısa film. Merak edip indirmemin tek sebebi kapağın ve orada filmden alınmış karelerin ilgi çekiciliğiydi. Zaten 115 MB'lık bir şey, hemencecik iniverdi. Şuradan izleyebilirsiniz.
Avustralya yapımı, zombi temalı bir film. Filmde herkes küçük çocuk. Bir zombi var, ki hikayesini anlatmayayım, zaten kısa film, merak eden indirsin, izlesin. Cidden ilginç, gereksiz ama farklı bir yapım olmuş. İzlerken, bir an için" bu nasıl bi dünya amk" tepkisi verdiğimi hatırlıyorum. Sırf izlemiş olmak için bile izlenebilir. Çok aşırı bir şiddet yok, ama zombi türü şeylerden tırsıyorsanız izlemeyin.
Bu arada, Sarah Jane'i Harikalar Diyarı'nın Alice'i Mia Wasikowska (üstteki resim) canlandırıyor ki, büyük ihtimal birkaç yıl sonra felaket bir şeye dönüşecek kendisi. Bloga da davet etmeyi düşünüyorum kendisini en kısa sürede.
2 Aralık 2009 Çarşamba
Previously
Son bir kaç hafta içinde izlediğim ama ayrı ayrı mesajlar ayrılmaya değmeyecek filmleri, tek bir postta birleştirdim. Ne dersiniz, sizce de çok iyi düşünmemiş miyim, ha? İyiden kötüye doğru sıralıyorum...
500 Days of Summer: Vöeehhh.. Çok iyimiş. Esaslı, vurucu, çok güzel bir film. Romantik-komedi zannıyla başladım izlemeye, ama komedi kısmı yalan çıktı. Bildiğin saf aşk filmiymiş. Kolay kolay da gelmiyor böyleleri, değerini bilmek lazım. Ayda bir izlenesi. Psikolojiniz uygunsa felç edebilir. 9/10
One Week: Film boyunca çok sağlam bir dram filmi atmosferi var, öyle bir makyaj verilmiş ama bir türlü inandıramıyorsunuz kendinizi buna. Fena değil, ağırlaştırılmaya çalışılmış, hafif bir dram. Soundtrackler ve akustik gitarlı fon müzikleri dışında çok özel bir yanı yok. Ama sıkmadı yine de. Film boyunca elemanın Lost'taki Charlie'ye benzeyişi de filme konsantre olmamı engelleyip durdu bu arada. 6,5/10
Bangkok Dangerous: Esasen hiç sevmem Nicholas Cage'i. Çok gereksiz rollere giriyor. Film kendini izletecek yapıda ama çok klişe olmuş be abi. Dünyanın en ünlü aktörlerinden birisin, 2008 yılında oynama işte bu senaryoda lan! Şu "katil, vahşi, hayvan ama içinde insan sevgisi barındıran adam" tipi kadar klişe az rol vardır Hollywood sinemasında. Bir de Cage oynamış işte aynı rolü, başka bir numarası yok filmin. 5/10
Sex is Comedy (Scènes Intimes): Hayatımda gördüğüm en gereksiz filmdi malesef. Bir de Fransız filmi olacak, insan Choses Secrètes'ten ilham alır biraz. Bütün kareleri 1.5 saat boyunca bikinili, tangalı kızlarla doldurulmuş olan Amerikan Popcorn filmlerden bile gereksiz. Gerçekte birbirinden nefret eden biri bayan, biri erkek iki aktör, çekilen bir filmde iki sevgiliyi canlandırıyor ve filmin bir çoğu sevişme sahnesiyle geçiyor. Çok orijinal olmasa da her zaman satacak bir konu var elinizde ama..-- Ulan!? En uzun paragrafı, en saçma filme ayırdım. Eyvah! 2/10
500 Days of Summer: Vöeehhh.. Çok iyimiş. Esaslı, vurucu, çok güzel bir film. Romantik-komedi zannıyla başladım izlemeye, ama komedi kısmı yalan çıktı. Bildiğin saf aşk filmiymiş. Kolay kolay da gelmiyor böyleleri, değerini bilmek lazım. Ayda bir izlenesi. Psikolojiniz uygunsa felç edebilir. 9/10
One Week: Film boyunca çok sağlam bir dram filmi atmosferi var, öyle bir makyaj verilmiş ama bir türlü inandıramıyorsunuz kendinizi buna. Fena değil, ağırlaştırılmaya çalışılmış, hafif bir dram. Soundtrackler ve akustik gitarlı fon müzikleri dışında çok özel bir yanı yok. Ama sıkmadı yine de. Film boyunca elemanın Lost'taki Charlie'ye benzeyişi de filme konsantre olmamı engelleyip durdu bu arada. 6,5/10
Bangkok Dangerous: Esasen hiç sevmem Nicholas Cage'i. Çok gereksiz rollere giriyor. Film kendini izletecek yapıda ama çok klişe olmuş be abi. Dünyanın en ünlü aktörlerinden birisin, 2008 yılında oynama işte bu senaryoda lan! Şu "katil, vahşi, hayvan ama içinde insan sevgisi barındıran adam" tipi kadar klişe az rol vardır Hollywood sinemasında. Bir de Cage oynamış işte aynı rolü, başka bir numarası yok filmin. 5/10
Sex is Comedy (Scènes Intimes): Hayatımda gördüğüm en gereksiz filmdi malesef. Bir de Fransız filmi olacak, insan Choses Secrètes'ten ilham alır biraz. Bütün kareleri 1.5 saat boyunca bikinili, tangalı kızlarla doldurulmuş olan Amerikan Popcorn filmlerden bile gereksiz. Gerçekte birbirinden nefret eden biri bayan, biri erkek iki aktör, çekilen bir filmde iki sevgiliyi canlandırıyor ve filmin bir çoğu sevişme sahnesiyle geçiyor. Çok orijinal olmasa da her zaman satacak bir konu var elinizde ama..-- Ulan!? En uzun paragrafı, en saçma filme ayırdım. Eyvah! 2/10
Farmville salaklığı
Geçmiş olsun, beni de vurdu. Ne yapacam bilemiyorum.. Gözüm döndü resmen. Her gün ekinleri ekip, toplamaya, para biriktirmeye, bahçeyi güzelleştirmeye, hayvan, ağaç bilmem ne almaya başladım. Evde olduğum sürece yarım saatte bir kontrol ediyorum. İşin kötüsü, gerçek zamanlı bir oyun olduğu için, her bir şey ekişimde, mecburen saat-zaman hesaplaması yapıyorum falan.
"Hmm, 12 saat sonra ekinler baş verecekmiş, saat şu an gece 1, demek ki yarın öğlen 1'de toplayacam, iyi iyi yarın nasılsa öğlene kadar evdeyim."
"Bu 2 günlük ekin, 2 gün sonra bu saatte okulda olacam, bunu ekmeyelim. Onun yerineee... Hee evet, 8 saatlik şunu ekelim, sabah okula giderken toplarım."
Yani durum fena, kurtulması zor görünüyor, bıkana kadar kilitleyecek artık, yapacak bir şey yok. Allahtan vizeler yeni bitti.
1 Aralık 2009 Salı
Her yerinden öpülen Rüştü'nün perde arkası
Eheheh çok güzel muhabbet dönmüş. Ertem Şener'in hala büyük bir ciddiyetle "valla ben o anlamda söylemedim" modunda takılması da ilginç tabii. Bu vesileyle Rıdvan'ın Çek maçındaki efsane reaksiyonlarlar serisinin de ayrıntısını dinlemiş olduk. En efsanesi de odur bu arada, genelde herkes biliyordur. Buyrun.
"Oyuncu deği..ha.. DOLDU!"
At the end of the Bayram...
Nihayet bir bayram daha bitti. Sevmiyorum arkadaş. Bayram, seyran, düğün, nişan, misafir gezmesi, el öpme.. Nefret ediyorum alenen. Gitmesen darılıyorlar, gitsen 2 saat saçma klasik muhabbetler. Eve gelenler ise daha kötü. Misafirlerin yanında durmak, 40 yılda bir gördüğün insanların karşısında sahte tebessümler atmak, hiç olası gelmiyor bana. Saçma sapan Türk adetleri.. Artık para da vermiyorlar zaten. Heh heh heh.
Kategori:
Hayat,
Ivır Zıvır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)