29 Nisan 2014 Salı

Mornin'

27 Nisan 2014 Pazar

Dövmeli #33


Serinin en iyisi olabilir!

Lookin' for a variant one? #11


Bir efsane daha geri döndü!

Sanatsal Sapık #32


Efsane geri döndü!

25 Nisan 2014 Cuma

Smoking Hot!

© Metin DEMIRALAY

Dövmeli #32

24 Nisan 2014 Perşembe

Brownie

Allah "analı" büyütsün


House dizisindeki "Thirteen" rolüyle gönüllere taht kuran, ardından Rush, The Words, Tron gibi filmlerle de tahtını sağlamlaştıran Olivia Wilde, nişanlısı Jason Sudeikis'ten hamileydi bildiğiniz (ya da bilmediğiniz) üzere. Dün gece doğumunu yapmış kendileri. Müjdemi isterim, it's a boy! 

30 yaşına gelmiş bu arada Olivia. Yaşlanıyoruz be kardeşim.. Biz ilk izlediğimiz zamanlar 22-23 yaşlarında tam bir çıtırdı tabii. Bu arada hamilelikte de pek bir şişmişti güzel kızımız. Doğumdan sonra kiloları atacağını umarak bu gereksiz yazımıza son veriyoruz.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Mila


Two and a Half Men'in son bölümünde yine Mila Kunis'i görmemiz çok hoş bir sürpriz oldu. Çok güzel kadın. Sanki yıllardır da bu dizide oynuyormuş gibiydi. Keşke düzenli olarak oynasa..

Bebeyim

21 Nisan 2014 Pazartesi

Dövmeli #31

19 Nisan 2014 Cumartesi

Dövmeli #30

17 Nisan 2014 Perşembe

Dövmeli Pure Bee?


Bunu hangi seriye koyacağıma karar veremeyince bir kereliğe mahsus ikisini birleştirdim. Hem dövmeli, hem de "pure beautiful" bir hanım kızımız.

Please, don't!

16 Nisan 2014 Çarşamba

Triple Double



İnternette "viski ve seksi kadın" ikilisi olan yüzlerce klişe fotoğraf var ama işin içine Playstation da girince bu sefer hakikaten kusursuz üçlemeyi yakalamış olabiliriz. Afiyet olsun..

Sports #71

13 Nisan 2014 Pazar

Avrupa'nın en büyüğü!


Galatasaray Kadın Basketbol Takımı; yarı finalde uzay takımı, kendisinin belki 5 katı kadro bütçesine sahip olan Ekaterinburg'u eledikten sonra, finalde de ezeli rakibi Fenerbahçe'yi -ki onlar da en az 2 kat daha fazla yatırım yaptılar bu sezon- yenerek Kadınlar Euroleague Şampiyonu oldu. İki takıma da bu gurur için tebriği borç bilmeliyiz öncelikle. Benim ise bir kadın basketbol maçının sonunda gözlerimin dolacağı aklıma bile gelmezdi. Hikayesiyle, öncesi ve sonrasıyla, kısacası her şeyiyle inanılmaz bir maçtı hakikaten. Avrupa'nın 1 numaralı kupasını kazanmak yetmezmiş gibi, bir de bunu Fenerbahçe'yi yenerek yapmak, olayı bambaşka bir boyuta taşıdı. Aynı şey futbolda veya hatta erkek basketbolda olmuş olsa ülkede ölenler olurdu muhtemelen.

Bu arada akşam da Moto GP var. Efsane geçen ilk yarıştan sonra müthiş keyifli bir yarış daha bizleri bekliyor. Harika pazar!

Mesela böyle de olabilirdi...

Pure Bee #4

11 Nisan 2014 Cuma

Sports #70

Dövmeli #29

9 Nisan 2014 Çarşamba

Fancy as fuck!


Blogu Tumblr gibi kullanmak ♥

Holy fuck!

7 Nisan 2014 Pazartesi

Daha on yedi...


Angelina Jolie 17 yaşında, sene 1992.

Sunset on a bike

Laundry Service

6 Nisan 2014 Pazar

Pure Bee #3

Dövmeli #28

5 Nisan 2014 Cumartesi

"S"elfie

4 Nisan 2014 Cuma

Jenny Jenny

Jennifer Lawrance
Blogda J-Law arşivi: #1 | #2 | #3

Fuckin' Classic

3 Nisan 2014 Perşembe

Ve bitti...

*** spoiler alert ***

9 sezonluk maceranın sonuna geldik. How I Met Your Mother bitti. İşin duygusal kısmını bir kenarı bırakıyorum, onu zaten yeterince yaşadık son bölümlerde, geçen haftaki yazıda da az çok anlatmıştım.

Finali beğenip beğenmediğime tam karar veremiyorum, zaten tüm bölümü final olmasının verdiği buruklukla, devamlı süreye bakarak, bitmesin falan diyerek izledim.. Öncelikle ben böyle sürprizli bir final beklemiyordum açıkçası. Özellikle son 2 bölümden sonra veda ağırlıklı, ağlatmaya yönelik bir bölüm olacağı kanısındaydım. Ama bölüm ağlatmak bir yana, göz bile doldurmadı, dahası çok acayip sürprizler oldu. Barney'le Robin'in boşanması, Ted'in tekrar Robin'e dönmesi, annenin ölmesi büyük sürprizlerdi. Bir sürpriz bekleyenler belki çocukların annesinin Robin olmasını beklediler son dakikaya kadar ama, o da ters köşe çıktı.

Onun dışında bir çok şey 40 dakikalık bölüme sıkıştırılmaya çalışılırken aceleye gelmiş. Keşke bölüm 1 buçuk saat olsaydı da, film gibi doya doya izleseydik. Mesela Ted'in anneyle tanışması daha gizemli bir havadaydı ama beklenenden daha sıradan oldu. Sadece geçmişten 1-2 minik ayrıntıya dokunduruldu, o kadar. Onun dışında boşanma mevzusu da çok çok, ama çok kısa geçilmiş. Bir şok etkisi yaratmak için yapılmış, nispeten başarılı da olmuş ama böyle büyük bir olayın 3-4 dakikada kapanması, dahası Barney'nin hiçbir şey olmamış gibi hemen eskiye dönmesi falan yavan olmuş. Ayrıca Barney'nin evlilik dışı çocuğu sürecinde annenin hiç ortada olmaması da biraz gerçekçilikten uzaktı. Bebeğiyle karşılaşması ise şimdiye kadarki en dokunaklı sahnelerden biriydi.

Final pek bekleneni verememiş olsa da en azından akıldaki tüm soru işaretlerine cevap verdi. Böyle mükemmel bir diziyi izlemiş olduğum için çok mutluyum ama bittiği için de acayip bir burukluk var açıkçası. Hele finalde sık sık eski zamanlardan esintiler sunması, filmin sonunda herkesin ilk bölümlerden karelerinin gösterilmesi baya vurucu oldu benim için. Grubun ara ara dağılır gibi olup tekrar bir araya gelmesi, saçlar beyazlasa da 2005 ruhunun kaybedilmemesi, MacLarens'ın şahit olduğu olaylara vurgu yapılması.. Her şey müthişti gerçekten.

Ve bitti...

Sports #69

2 Nisan 2014 Çarşamba

Pure Bee #2

1 Nisan 2014 Salı

Biraz kızıl, biraz mavi

* The Walking Dead Spoiler Alert! *

4. sezon dün itibariyle bitti. Her sezon finali gibi bu da biraz heyecan ve keyif, biraz da hüzünle geçti. Dizi esasen bu sezona bomba gibi bir giriş yaptı ve bence dizinin gelmiş geçmiş en efsane bölümü olan 8. bölümle iki aylık bir araya girdi, hatırlayacağınız üzere. Ancak daha sonra, dünkü finale kadar (16. bölüm) baya zayıf ilerledi. Ağırlığı ikili-üçlü insan ilişkilerine veren ve grupların Terminus'a ulaşma çabalarını gösteren, durağan bir 7 bölüm izledik. Ta ki düne kadar.. Sezon finali bize tekrar o özlenen Walking Dead aksiyonunu ve heyecanını yaşamamıza sebep oldu. Dahası, 5. sezon için beklentilerin artmasına sebep oldu.

Özellikle 3. sezonun başından itibaren bir çok olaydan sonra "acaba diziyi buradan nasıl devam ettirecekler?" sorusuna düşmüşüzdür çoğumuz. Senaristlerin özellikle hapishanenin kaybedilmesinden sonra sağlam bir yere bağlamaları gerekiyordu halatı. Yukarıda bahsettiğim o durağan ve sıkıcı süreç de zaten bağlantı süreci oldu. Halat Terminus'a bağlandı ama ne kadar sağlam olacağını 5. sezonda izleyeceğiz.

Geçtiğimiz sezonlarda Hapishane ve Vali'nin kasabası ortaya çıkınca, dizinin belli belirsiz de olsa Lost tadı vermeye başladığını söylemiştim Twitter'da. Bu tat çok hafif de olsa iki diziyi de izleyenler bana hak verecektir. İki ayrı insan grubunun iki ayrı dünyası ve yeni tanışılan dünyanın fazlasıyla esrarengiz olması.. Şimdi aynı şey tekrar oldu. Büyük umutlarda Terminus'a ulaşan ve orada karşılaşan iki grubun başına gelecekleri, oranın ve insanların nasıl bir şeyler olduğunu bilmeyişimiz, öğrenmek için sabırsızlanışımız.. İşte bunlar hep Lost. 

Neyse, senaristlerin bundan haberi olduğundan bile şüpheliyim. Bana keyif veren bir durum bu. Dizi güzel, karakterler güzel. Bir ömür boyu izlemeye hazırım.