25 Nisan 2017 Salı

20th Century Women

15 Nisan 2017 Cumartesi

Yarın 16 Nisan, oy verin...

9 Nisan 2017 Pazar

90's

Poster

8 Nisan 2017 Cumartesi

Fakat Müzeyyen...

Sanatsal Sapık #34


5 Nisan 2017 Çarşamba

Move, beach!

2 Nisan 2017 Pazar

G.O.A.T.


2017 Miami Açık şampiyonu 36 yaşındaki Roger Federer.

1 Nisan 2017 Cumartesi

Ablacım çocukları pistten alalım


Aradan pek zaman geçmeden iki efsane yine bir finalde, bu sefer gerçekten finalde (Miami Open) buluşmuş oldular. Avustralya Açık'taki tarihe geçen mücadele ve Indian Wells'teki erken finalden sonra son 2 ayda 3. kez karşılacaklar. Yine ağzımızın suyunu akıtacak, epik bir final bizleri bekliyor. Hakikaten çok enteresan bir sene oluyor tenis adına. Bu sezon başlamadan önce Nadal ve Federer'in muhtemel emekliliklerini konuşuyorduk. Şimdi adeta "çocukları pistten alalım" edasıyla kortlara geri dönüp domine etmeye başladılar.

Finalde ne olur? Açıkçası Federer bu turnuvada Avustralya ve Indian Wells'teki kadar rahat değil. Son iki maçını da çok zor kazandı ve ikisini de tie-break'le uçurumun kıyısından çevirdi. Ama hiç olmadığı kadar mücadeleci ve inatçı. Nadal ise çok rahat geldi finale kadar. Bunda rakiplerindeki kalite farkı etken olsa da sonuç olarak Nadal daha az yıprandı ve daha rahat görünüyor. Ama finalin ilk servisiyle birlikte bunların hepsi unutulacak, çünkü her Federer-Nadal maçı ayrı bir hikaye ve kendi yolunu kendi çizen maçlar olmuştur. Bunun da öyle olacağına ve nefesleri keseceğine şüphem yok. Şimdiden avuçlarımın içi terlemeye başladı.

31 Mart 2017 Cuma

Always be closing!

IMDb: 7,8 / ÇYDb: 8,0

İzlemek için çok geç kaldığımın farkındaydım aslında. Filmlerin tamamını indirerek, yüksek kalitede izlemeyi seven biri olarak, izlenmek için sırada bekleyen, daha önce indirdiğim onlarca filmin arasındaydı Glengarry Glen Ross. Ve tam da tahmin ettiğim gibi, izledikten sonra "keşke daha önce izleseydim" dedim.

Hakikaten çok acayip bir oyunculuk şovu var film boyunca. Alec Baldwin, Al Pacino ve Jack Lemmon başta olmak üzere inanılmaz derecede etkileyici oyunculuklar var. Özellikle filmin hemen başında, Baldwin'in sadece 5-10 dakikalık bir performansla bütün filmi alıp götürdüğü bölüm, izlediğim tüm filmler içinde en etkileyici oyunculuk icraatlerinden biriydi. Benim gibi bu filmi izlemek için geç kalmış olanlar daha fazla kalmasın ve hemen izlemeye koyulsun derim. Bu tür kaliteli eski filmlerin gerçekten tadı damakta kalıyor. Teknoloji yok, görsellik yok. Tamamen diyalog, hitap ve oyunculuk. Nefis.

28 Mart 2017 Salı

Calvin

IMDb: 7,1 / ÇYDb: 7,5

2017'nin merakla beklenen filmlerinden Life, Cuma vizyona girdi, dün izlemeye gittim ben de. Konusu ve oyuncu kadrosu itibariyle kağıt üzerinde epey heyecan verici bir film. Uygulamada da hiç fena değil. 

Öncelikle, beklentiyi çok yüksek tutmamak gerek. Uzay filmleri konusunda bir yenilik vaad etmiyor. Ama çok iyi yaptığı bir şey var. Bu zamana kadar yapılmış olan uzay ve "alien" filmlerini çok iyi harmanlamış ve hepsinden bir şeyler kullanmış. Bu sebeple de bolca klişe var, evet. IMDb'de 7 puanda kalmasının sebebi de muhtemelen bu. Öyle hayranlıkla bakıp "bu nasıl olur ya" diyeceğimiz yerler pek yok. Onun yerine bolca gerilim vaad edilmiş. Bu açıdan da epey başarılı olduğunu düşünüyorum. Akıcı ve kesinlikle sıkmayan bir film. Bu anlamda benim beklentilerimi karşıladı.

Filmin oyuncu kadrosundan bahsettik ama şunu söylersem spoiler olmaz sanırım. Koskoca Ryan Reynolds'ı figüran gibi kullanmışlar resmen. Filmin daha 30. dakikasında falan ölüyor herif. Baya şaşırdım. Ama özellikle Jake Gyllenhaal'a güvenerek gittiğim bir filmden daha memnun ayrılma serisini devam ettirmiş bulunuyorum. 

Bu arada filmin sonu itibariyle devam filmi gelecek gibi duruyor. 

27 Mart 2017 Pazartesi

"Karanlıktaysan..."


" ... gölgen bile seni yalnız bırakır. "

25 Mart 2017 Cumartesi

Le plus chaud

23 Mart 2017 Perşembe

Sanat be kardeşim!

IMDb: 7,3 / ÇYDb: 8,0

Bir süredir gelse de gitsem dediğim filmlerden biriydi Neruda. Pek bileni yoktur, zaten Cinemaximum'larda falan girmedi vizyona. İzmir Özel Karaca Sineması'nda gittim izlemeye. Ki İzmirli herkes biliyordur ama oradaki filmleri yakın takipte olmanızı şiddetle tavsiye ederim. Neredeyse sıfır ticari kaygı, tamamen sanatsal ve ödüllü filmlere yer veriyorlar. Mükemmel bir sinema. Aynı şeyleri daha önce de söylemiştim, bir kez daha tekrar etmiş olayım.

Neruda kısaca; 40'lı yılların meşhur komunist şairi Pablo Neruda'nın, ülkesi Şili'de hain ilan edilmesi ve bir polis dedektifinin takıntıya dönüşen Neruda'yı yakalama isteğini konu alan biyografik bir film. Ama bu durum, kovalamaca ve Neruda'nın yaşantısı o kadar şairane bir dille anlatılıyor ki, türü sevenlerin tadını damağında bırakacak cinsten. Ben öyle sanatsal film aşığı bir adam falan değilim. Filme de sanat filmi demek abartı olur zaten. Anlatım sanatsal sadece. Ama ağır değil. Hatta sarkastik sahnelerle bolca tebessüm ettiriyor. Dahi zekasına sahip olan Neruda'nın bu kaçış sırasında aynı zamanda kötü özelliklerini de sıkça görürken, bütün film boyunca bir iç sesin filmi bize anlatışına da şahit oluyoruz. Bunun dışında herhangi bir biyografiye oranla sanatsal anlatımın dışında da farklılıklar gösteriyor. Örneğin ara ara seyircinin gerçeklik ve zaman algısıyla oynamayı tercih etmiş yönetmen. Biyografilerde hiç karşılaştığımız bir şey değil ama filmin şairane anlatımına ayrı bir hava katıyor kesinlikle.

Tümünün toplamında ve harika oyunculuklarla birlikte çok lezzetli bir film çıkıyor karşımıza. Özellikle yönetmen hakikaten şov yapmış. Anlatıma korkunç varyasyonlar katmış. Film boyunca hayranlıkla izledim icraatlerini. Herkese değil ama yavaş ilerleyen, özel film izlemeyi sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum. 

22 Mart 2017 Çarşamba

Thrill

21 Mart 2017 Salı

Cinayet değil, suikast

IMDb: 7,2 / ÇYDb: 8,0

Beklediğim ama İzmir'de vizyona girmediği için izleyemediğim filmlerden biriydi Anthropoid. Bilgisayara indireli de epey olmuştu ama yeni izleme fırsatım oldu. 2. Dünya Savaşı zamanında Hitler'in iki numaralı adamına Çekler tarafından yapılması planlanan suikast girişimini anlatıyor. Çok beğendim filmi. Muazzam bir tarih/savaş anlatımı olmuş. Abartılı savaş sahneleri olmadan, WWII dönemine dair inanılmaz gerçekçi ve etkileyici bir film yapmışlar. Baştan sona çok güzel buldum.

Bu tarz filmlerde genelde suikastçilerin kusursuz eğitilmiş birer kahraman gibi çıkıp çat çat işi bitirecekleri izlenimi yaratılır ve genelde öyle de olur. Bu film bu anlamda gerçekçiliğe çok önemli katkılarda bulunuyor. Suikastçilerin sürekli tereddütte olmaları, birinin sürekli elinin ayağının titremesi, tüm ekibin ciddi anlamda korkuyor olması.. Hepsi anlatım ve oyunculuk olarak kusursuz yansıtılıyor. Ardından gelen suikast girişimi ve sonrasında yaşananlarla da film hız kazanıp izleyiciyi tamamen esiri haline getiriyor. Özellikle filmin ikinci saati çok epik sahneler barındırmakta.

Genelde IMDb'deki puanlarla benim verdiğim puanlar üç aşağı beş yukarı birbirine yakın olurlar. Orada puan 7,2'de kalmış. Oy verenler götümü yesin. Bir sürü çer çöp filmin 7+ aldığı bir ortamda bu filme 7,2 gerçekten çok düşük kalmış bence.

" Cinayet değil, suikast. Cinayet demek O'nun yaşamaya değer bir hayata sahip olduğu anlamına gelir."

20 Mart 2017 Pazartesi

Turtleneck

16 Mart 2017 Perşembe

Alemin kralları geliy-- Ama Netflix'e!


Quentin Tarantino'dan sonra gelmiş geçmiş en sevdiğim ikinci yönetmen olan Martin Scorcese'nin yeni filmi The Irishman'in 2018'de çıkacağı açıklanalı epey oldu. Beni aşırı derecede heyecanlandıran bu filmin sinemada vizyona girmeyip sadece Netflix'te yayınlanacak olması çok büyük hayal kırıklığı. En sonunda bana da aldıracaklar Neflix üyeliği. Gerçi taahhüt olmadığı için film çıktığında 1 aylığına alabilirim. Ama be kardeşim, yahu bir filmi sinema perdesinden mahkum etmek ne demek? Sen yapma bari Scorcese Reyis.. 

Filmde beni en çok heyecanlandıran ise ne yönetmen Scorsese, ne Robert de Niro, ne de Al Pacino.. Kesinlikle Joe Pesci. O'nun ismini görünce inanılmaz heyecanlandım. Goodfellas ve Casino filmlerinde tarihin gördüğü en etkileyici yardımcı oyuncu rollerini oynayan (bence) Pesci, çerez filmleri saymazsak son 20 yıldır neredeyse hiç bir yapımda adam akıllı rol almadı. Bunun sebebiyle ilgili ufak tefek araştırmalar yaptım, net bir bilgi yok. Yatırım işleriyle uğraştığı falan söyleniyor. Meşhur Home Alone ikilemesinde ve Raging Bull'da da oynayan ama özellikle bahsettiğim iki filmde oynadığı mafya rolünü adeta yaşayan ve yaşatan performanslarıyla ağzımın sularının akmasına sebep olmuştu. Zaten Goodfellas'ta oynadığı rolle malum ödülü kapmıştı Akademi'den. 

Velhasıl kelam, keşke sinemada izleyebilseydik The Irishman'i ama artık yapacak bir şey yok. Olan olmuş, koskoca Scorsese bile populizm ve paranın esiri olmuş. Bize de film çıkınca bir şekilde izlemek düşer.

14 Mart 2017 Salı

B-Major

9 Mart 2017 Perşembe

Peccant beauty

8 Mart 2017 Çarşamba

Ortam şampiyonlar ligi


Daha önce Tom Hanks ile Steven Spielberg'ün birlikte çalıştığı bir kaç film gördük. Saving Private Ryan, Catch Me If You Can ve son olarak da Bridge of Spies, Tom Hanks'in baş rolünü oynayıp, Spielberg'ün yönettiği ve tamamı harika filmlerdi. İkisi ayrı ayrı yapımlarda da hiç kaçırmadığım, ayrı ayrı hastası olduğum ustalar. Bir de aynı filmde olduklarında ekstra mutlu oluyorum. Ama gelen haberler daha da iyi. 

Çekimlerine çok yakında başlanacak olan The Post filminde Steven Spielberg ve Tom Hanks tekrar buluşuyorlar. Üstelik Meryl Streep de bu kez kadroda, hem de baş rol. Tam 20 Oscar adaylığı bulunan yaşayan efsane, diğer iki yaşayan efsaneyle aynı filmde buluşacak. Şimdiden ağzımın suları akmaya başladı. Bu Meryl Streep ve Tom Hanks'in birlikte rol alacağı ilk film olacak. Ölmeden gözlerimiz bunu da göreceği için çok şanslıyız.

7 Mart 2017 Salı

City of Stars


La La Land orkestrası 26 Mayıs'tan itibaren dünya çapında konserlere başlıyormuş. 100 yerel müzisyenden oluşan ekibin turne programında Türkiye'nin de olduğu açıklanmış. İlk konserin 26-27 Mayıs'ta Los Angeles'ta olacağı kesin ancak onun dışındaki ülkelerin tarih ve yerleri henüz belirsiz. Konser İstanbul'da olacağı için muhtemelen gidemem ama yakınımda olsaydı asla kaçırmazdım.

Açıkçası son zamanlarda izlediğim en iyi müzikleri barındıran filmdi hakikaten. Özellikle City Of Stars ve Epilogue gerçekten birer başyapıt. Hala ikisini açar dinlerim ara ara.

5 Mart 2017 Pazar

Awards


" Awards are like hemorrhoids. Sooner or later every asshole gets one. Swimming Pool (2003)

4 Mart 2017 Cumartesi

Oyunculuk derya deniz

IMDb: 7,4 / ÇYDb: 7,5

Türkiye'de vizyona girmeyen Fences'ı da nihayet Hz. Torrent vasıtasıyla izleyebildim dün akşam. Ağır ilerleyen, net bir dram filmi Fences. Çok daha güzellerini, etkileyici olanlarını izledik elbette. Hem de defalarca. Ama vaad ettiği şeyler açısından beni tatmin etti. Filmin duygusu bana fazlasıyla geçti. Ama tabii filmden daha ziyade, hakikaten saatllerce oyunculuklar hakkında konuşmak gerek. Denzel Washington ve Viola Davis resmen şov yapmışlar. Hem filmi yöneten, hem de baştan sonra bütün izleyenlere oyunculuk dersi veren Denzel, film boyunca kendisine hayran bırakıyor. Viola Davis ise, en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü hakikaten uzak ara hak etmiş. Nefisti.

Filmin ilk 1 saati özellikle fazlaca durağan ve biraz amaçsız gibi duruyor.  Sonradan işin dram kısmı sahneye çıkmaya başlıyor ve hızlanıyoruz. Uzun diyaloglar, diyalogların içinde etkileyici hikayeler, güzel mesajlar barındırıyor.. Mükemmel bir film değil elbette ama baştan sonra kendini izlettiren, farklı lezzeti olan bir film. Fences'ın nasıl bir film olduğunu izlemeden önce az çok biliyorsanız (benim gibi) tatmin olmama ihtimaliniz yok.

3 Mart 2017 Cuma

Algıda detaycılık

IMDb: 7,7 / ÇYDb: 8,0

Cinemaximum hazretlerinin gösterime sokma zahmetinde bulunmadığı, İzmir'de sadece tek bir özel sinemada (Karaca) vizyona giren Paterson'ı izleyebildim dün akşam. Bir çok kişinin ağır, sıkıcı, hatta anlamsız bulabileceği ama bence son derece özel bir film olmuş. Fazlasıyla sade, sakin ve bir o kadar da çarpıcı bir anlatım. Yalnızca filmde cereyan eden şeylere, ne olacağına odaklanmak yanlış. Filmdeki detaylar algıya dokunuyor sık sık.

Bazı filmleri iki kez izleme ihtiyacı duyabilirsiniz. Bu filmden sonra da öyle bir ihtiyaç hissettim. Çünkü film o kadar ince detaylar ve hoş tesadüflerle bezenmiş ki, bunların bir çoğunu ilk izleyişte fark etmeme rağmen, ikinci izleyişimde daha fazlasını yakalayacağımı tahmin ediyorum.

Kısacası, beğenmeyene, sıkılana da saygı duymak gerek, biraz bakış açısı filmi çünkü. Şiddetle tavsiye etmekten de çekiniyorum o yüzden. Son derece ağır ilerleyen, olay değil durum işleyen, iç okşayan ince detayların dantel gibi örüldüğü filmlerden hoşlananlar izleyebilir.

Şefim bizim bi Kill Bill Vol.3 vardı o ne oldu?

2 Mart 2017 Perşembe

Sinema katili ülke


Ben bu Recep İvedikçi ülkeden bıktım artık. Gerçekten inanılmaz. İlki sinema tarihinin gelmiş geçmiş en kült filmlerinden biri olan Trainspotting'in devam filmi güzel ülkemizde vizyona bile girmeyecekmiş. Hani Recep İvedik aynı anda 97 salonda oynarken Best Picture Oscar'ı alan Moonlight'ın İzmir'de sadece tek bir salonda oynatılması gibi gerzek şeylere alışmıştık ama hiç vizyona girmemesi gerçekten inanılmaz. 

Yeni öğrendim, yalnızca !f kapsamında bir günlüğüne, tek seanslığına girecekmiş ve onun da zaten biletleri çoktan tükenmiş. Neyse nasılsa Recep İvedik 9 her yerde oynuyor.. Gider osurmasına, tokat atmasına güler gelirsiniz.

1 Mart 2017 Çarşamba

Let's hit

27 Şubat 2017 Pazartesi

caglaryildiz.com Oscar Predictions '17

Ve başlıyoruz.. Ne yazık ki sabah erken kalkacağım için töreni canlı takip edemeyeceğim ama naçizane tahminlerimi buraya bırakayım. Silence ve Fences hariç ödül hepsini izledim. Ufak ödül adaylarının da neredeyse hepsini izledim. Aşağıdakiler benim fikrim değil, akademinin malum parametreleri göz önüne alınarak yapılmış tahminlerdir. Başlıyoruz..


- En iyi film: La La Land

Kesin alacak gibi duruyor. Golden Globe'taki kadar olmasa da domine edecektir zaten töreni.

- En iyi yönetmen: Damien Chazelle (La La Land)

Aslında benim gönlümde Mel Gibson yatıyor ama bu ödül de La La'ya gider.

- En iyi aktör: Casey Affleck

Benim gözümde Andrew Garfield ile "fotofinish" tadında bir yarış olmuş aralarında. Ama Casey bir adım önde gibi duruyor.

- En iyi aktris: Emma Stone 

Enteresandır.. Aslında filmde Ryan Gosling'in bariz gölgesinde kalmış ama diğer kadın baş roller, kendilerine verilen rollerin çapı açısından Emma'nın gerisinde. O yüzden Emma alacaktır ödülü.

- En iyi yardımcı aktör: Mahershala Ali 

Kısa ama çok etkili bir rolü var. Yaşamış resmen. Reyis yükselmeye devam ediyor, ödülü alacak görüşündeyim. Plase, Dev Patel. Çok daha uzun bir rol ama etki açısından Ali kesinlikle çok önde.

- En iyi yardımcı aktris:

Fences'teki Viola Davis çok sağlam rol çıkarmış diyorlar. Dediğim gibi izleyemedim henüz. Zaten diğer adaylar bence çok zayıf bu sene. Tahmin yok o yüzden.

- En iyi yabancı film: The Salesman 

Burada da enteresan bir ayrım noktası var. Hepsi çok güzel ama en vurucu olan The Salesman'di bana kalırsa. A Man Called Owe çok güçlü bir aday olsa da dönemin şartları, müslümanlık ve tabii ki Trump etkisi, ödülü İran yapımı The Salesman'a kazandıracak bence.

- En iyi sinematografi: La La Land 

Arrival ve Silence da bu konuda çok iddialı ama La La Land kulis ağırlığını koyacaktır bu kategoride.

- En iyi orjinal senaryo: La La Land 

En rahat kazanacağı kategori muhtemelen..

- En iyi uyarlama senaryo: Moonlight 

Bence Hidden Figures almalı ama sanırım Moonlight alacak. Öyle hissediyorum, genel olarak daha fazla ilgi gördüğü için.

- En iyi kostüm: Jackie 

Bence burada Natalie Portman etkisi kazanacak.

- En iyi şarkı & En iyi film müziği: City of Stars (La La Land) & La La Land 

Müzikleri süpürecektir. Zaten bence de olması gereken bu.

- En iyi makyaj ve saç tasarımı: Suicide Squad 

Bu rezil filmin Oscar kazanacak olması içimi acıtıyor ama bu sene bu kategoride iddialı bir film yok Rahat kazanır.

- En iyi görsel Efekt: The Jungle Book 

Doctor Strange ile arasında kaldım ama kalbimin sesini dinledim.

26 Şubat 2017 Pazar

NASA "The Racist"

IMDb: 7,9 / ÇYDb: 8,0

Geç de olsa lûtfedip vizyona sokabildiler Hidden Figures'ü. Son yıllarda onlarcası çekilen Amerika'daki ırkçılık virüsü, bu kez de zamanın en bilimsel kuruluşunun çatısı altında, gerçek hikayeden ele alınarak işlenmiş. Keşke ırkçılığın tamamen bitmiş olduğu bilip gülümseyerek izlenebilse, fakat hiç sanmıyorum. Bu konuya blogda da defalarca değindim. Belki artık siyahi insanların farklı tuvaletleri yok ama zihinlerde hala farklı klozetlere oturuyoruz. Hayatım boyunca aklımın, mantığımın alamayacağı, korkunç bir ayrım bu. Hele Tanrı'ya inandığını söyleyip böyle bir ayrımcılığı yapmak ise mantık sınırlarının bir kaç ışık yılı uzağında.

Neyse filmi unuttuk. Tek kelimeyle muazzam bir film olmuş. Ayıla bayıla izledim. Nasıl bağdaştırdım bilmiyorum ama izlerken Spotlight tadı aldım. Yılın en iyi 2. filmi bence. Sevimli siyahi ablalarımızın yanında Kevin Costner da çok epik bir performans koymuş ortaya. Mutlaka izlenmesi gereken (mümkünse sinemada), zamanın en teknolojik ve bilimsel kurumu NASA'da bile ırkçılığın ne boyutlarda olduğunu gözler önüne seren ve kahramanlarımızın bununla savaşını çok tatlı bir şekilde anlatan harika bir film olmuş.

Ekşi Sözlük'ten "your majesty" adlı kullanıcının harika tanımı ile bitiriyorum;

"Teknolojik olarak gelişmiş olabiliriz. Evrimsel olarak çok gerideyiz."

25 Şubat 2017 Cumartesi

Fırfır yok beyler

23 Şubat 2017 Perşembe

And the oscar goes to "2016"


2017 Oscar Ödülleri, bu Pazar günü sahiplerini bulacak. Ben de Türkiye'de henüz vizyona girmeyen Fences ve Hidden Figures hariç hepsini izledim, "best picture" adaylarının.. Burada tek tek kategori değerlendirmesi, tahminler falan yapmayacağın elbette. Sevmediğim işler. Sadece özet tarzında, uzun sürmeyecek, genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Öncelikle geçen gün Moonlight'ı da izledikten sonra kesin olarak karar kıldım ki, bu yılki Oscar filmleri geçen senenin çok gerisinde. Geçtiğimiz sene gittiğim her filmden tatminkar ayrılımıştım. Bu sene ise beni gerçekten etkileyen tek film Lion oldu açıkçası. Özellikle Jackie, Manchester By The Sea ve Moonlight abartılı övgülerin hiç birini hak etmiyorlar. Hepsi güzel dram filmleri, o kadar. Bu Cuma vizyona girecek olan Hidden Figures'ün de güzel olacağını tahmin ediyorum ama aşırı bir beklentim yok. La La Land'in de abartıldığını düşünüyorum. Ki büyük ihtimal Golden Globe'da olduğu gibi, Akademi Ödülleri'ni de domine edecek.

Dönelim geçen seneye.. Mad Max, The Revenant, Spotlight, Room, The Hateful Eight, The MartianThe Big Short.. Hepsi 8+ puanlık muhteşem filmlerdi. Hepsi ayrı ayrı haftalarca konuşuldu. Onların bir tık altında kalan The Danish Girl bile bu seneki dram filmlerinin hepsinden daha güzeldi bence. Ki daha, Bridge of Spies, Brooklyn, Carol, Sicario gibi filmler var. Yine hepsi harika filmlerdi. Geçtiğimiz seneye damga vuran filmlerle bu seneye damga vuran filmler arasında bence fark değil, adeta uçurum var.

Kısaca bu seneki filmlerin genelinde gördüğüm "görece" düşük seviyeyi, özellikle geçen senenin Oscarlık filmlerine nazaran olan ciddi zayıflığı belirtmek istedim. Bu seneki filmleri ödüllerden bağımsız, çıplak gözle izlediğimizde hepsi güzel filmler ancak 2016'nın yanına bile yaklaşamazlar.

22 Şubat 2017 Çarşamba

23+1

IMDb: 7,5 / ÇYDb: 7,5

Uzun zamandır merakla beklediğim filmlerden biriydi Split. Konusunu o kadar ilgi çekici bulmuştum ki, fragmanını 5-6 kere falan izlemişimdir. Bayıldığım bir aktör olan James McAvoy'un çoklu kişilik bozukluğu olan, 23 ayrı karakteri canlandırdığı, çok enteresan ve korku/gerilim dolu bir film beklentisi içindeydim.. Nihayet bugün izleyebildim sinemada. Kusursuz değil elbette ama gayet tatmin edici bir film olduğunu söyleyebilirim.

Filmin üstüne oturtulduğu ana iskelet; malum karakter tarafından kaçırılan 3 kızın başına neler geleceği ve 23 karakteri olduğunu öğrendiğimiz tuhaf adamın, olası bir 24. karakteri olup olmadığı gizemi.. Filmin başından itibaren bu temel üzerine yavaş yavaş kat çıkılıyor. Ve son bölüme kadar gayet keyif verici, sıkılmadan izleyebileceğiniz, gizem ve gerilimli bir filme tanıklık ediyoruz. Özellikle son yarım saati çok iyiydi diyebilirim.

James McAvoy'a ayrı bir paragraf ayırmak gerek. Yine tek başına solo atmış adeta. Geçri solo zaten tek başına atılır, saçma bir cümle oldu. Silmiyorum, dursun. Sinemanın en underrated aktörlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Oynadığı rolleri yiyip bitiriyor resmen. Henüz 37 yaşında, bir aktör için genç sayılır. Daha büyük yapımlarda, daha sık oynayacağı günler gelecektir umarım..


Bir minik parantez de, filmin baş yardımcı oyuncusu Anya Taylor-Joy'a açalım. 96 doğumlu bu kızımızı ilk kez görmekle birlikte pek bir hoş buldum. Yönetmen sağ olsun, genç kızımızın dekoltesini ve iri memelerini de huzurlarımıza sunmaktan hiç çekince duymamış. Kendisinin ilerleyen projelerinin takipçisi olacağız efendim.. Onun dışında Edge of Seventeen filminden hatırımızda kalan itici kızımız Haley Lu Richardson da bu filmde karşımıza çıkıyor.

21 Şubat 2017 Salı

Ooooverrated

IMDb: 7,9 / ÇYDb: 7,0

Beklentilerimin, daha doğrusu övgülerin altında kalan bir film daha oldu Moonlight benim için. Tıpkı Manchester By The Sea gibi.. Güzel film, kötü değil elbette. Filmdeki atmosferi, zorlu şartları ve yaşanan duyguyu geçiriyor karşı tarafa. Oyunculuklar da tatmin edici. Ama çok fazla boşluk ve anlamsız kalan yerler var. Film sona erdiğinde bir eksikle ayrıldım salondan. Bunu Oscar'dan bağımsız, herhangi bir zamanda, evimde izleyip buraya yazıyor olsaydım muhtemelen övüyor olacaktım filmi. Ama tıpkı Manchester'da olduğu gibi pompalanan beklentiler ve aşırı övgüler yüzünden çok tatmin olamadım. Ortalamanın üstünde, 7 puanlık, güzel bir film benim nazarımda.

19 Şubat 2017 Pazar

Trump bunu beğendi


The Purge hayranlarına müjde. Fikrin süper orjinal olduğu, ancak filme dökerken bir türlü üst düzeyleri zorlayamayan film seri oldu The Purge. Ki ben böyle durumlarda çok üzülüyorum. Daha önce kimsenin düşünemediği ve herkesin ilgisini çekecek muhteşem bir fikir, ama vasat kalan filmler.. Yine de Amerikan halkının içindeki nefret ve şiddeti legal olarak dökmesiyle meşhur olan ve epey de hasılat yapan ilk 3 filmden sonra önümüzdeki yaz serinin 4. filmi geliyormuş. 4 Temmuz 2018'de vizyona gireceği söyleniyor. Ortalama 6-6,5 puanlık ilk üç filmden sonra bakalım beklentilerin üstüne çıkılabilecek mi..

Robbie

17 Şubat 2017 Cuma

"Hayvan" gibi film

IMDb: 7,6 / ÇYDb: 8,0

Dün American Honey'e isminden dolayı "bal" gibi film benzetmesi yapınca, bunda da aynı yoldan gideyim dedim. Nocturnal Animals (Gece Hayvanları) hakikaten de "hayvan" gibi film olmuş. Çok beğendim.

Aslında sinemada izlemeyi çok istediğim filmlerden biriydi. Keşke de izleyebilseymişim. Ancak İzmir'de sadece tek bir yerde oynaması ve orada da çok kısa bir süre vizyonda kalması, bugün gidicem, yarın giderim derken gidememem.. Nihayet bugün izleyebildim. Çok orjinal, vurucu bir film. Hikayeyi anlatım tarzı, bir kaç farklı zaman diliminin ve kadının okuduğu kitabın iç içe anlatılması falan çok iyiydi. Film boyunca dürtülerimizle oynayan rahatsız edicilik, esasen bizi filme çeken duygu oluyor. Ufak tefek kurgu kopuklukları ve hikayedeki klişeleri rahatlıkla görmezden gelebiliyoruz. Onları da halledebilseler 9 puanlık bir film olabilirmiş zaten. Jake Gyllenhaal ve Amy Adams'ın oyunculukları harika. Mutlaka izlenmesi gereken bir film.

"Bal" gibi film

IMDb: 7,1 / ÇYDb: 7,5

Bayadır beklediğim, fakat İzmir sinemalarına malesef gelmediği için izleyemediğim bir filmdi American Honey. Muhtemelen popülizmden uzak ve 3 saate yakın olması sebebiyle zarardan başka bir şey getirmeyeceğini düşündü patronlar. Haklı olabilirler. Bugün izleyebildim ben de. Garip, benim acayip ilgimi çeken bir film olduğunu söyleyebilirim.

Hikaye klişe ama anlatım biçimi, atmosferin ve oyunculukların doğallığı, diyaloglar ve özellikle de müzikler çok iyiydi. Müziklere aslında ayrı bir paragraf ayırmak bile gerekebilir ama kısaca playlist ve bu listenin filme yedirilmesi nefisti. Rol alan oyuncuların neredeyse tamamının profesyonel oyuncular olmadığı gerçeğini de (az önce öğrendim) hesaba katarsak aslında değeri artıyor bana kalırsa. Filmin çoğunluğu el kamerasıyla ve doğal ışıkla çekilmiş anladığım kadarıyla. Bu da doğallığına doğallık katmış.

Her şeyiyle enteresan bir film. Aslında baya uzun konuşmak istiyorum filmle ilgili. Ama tespit kasmak, filmi anlatmaya başlamak istemiyorum. Ağzımda çok hoş bir tat bıraktı. Filmde neredeyse hiç hareketlilik olmamasına rağmen 2 saat 43 dakika boyunca hiç sıkılmadım. Başka yaşamlara tanıklık ediyorsunuz filmde. O gençlerle hiç bir zaman çıkamayacağınız bir yolculuğa çıkıyorsunuz. İsteyip istemediği sorulmadan bu dünyaya gönderilmiş olan küçük insanların, küçük hikayeleri..

Amerika'dan Hollywood markajında olmadan da güzel filmler çıkabileceğinin kanıtı. Yaşasın bağımsız sinema!

16 Şubat 2017 Perşembe

Taktik maktik yok, bam bam bam

IMDb: 8,5 / ÇYDb: 8,0

Nihayet görebildik John Wick: Chapter 2'yi. Yine öldürüyor John. Kıyasıya öldürüyor, alayını öldürüyor, biz izlerken yoruluyoruz, o yorulmuyor, öldürmeye devam ediyor. Taktik maktik yok, bam bam bam öldürüyor John.

İlkinden kesinlikle çok daha iyi tabii ki. Biraz daha felsefe katılmış filme. Ama çok da fazla derinlik aramamak gerek diye düşünüyorum. Ekşi'ye bakarsanız, orada baya aramışlar da o yüzden diyorum. Hasretiz zaten kaliteli aksiyona. İnanılmaz, efsane demek, ilk başlarda girdiği 9'lu puanlara aldanmak hata olur tabii ki. Ama çok keyifli ve minimum klişeli bir aksiyon filmi. Gidin, sinemada görün derim.

14 Şubat 2017 Salı

Crime scene

11 Şubat 2017 Cumartesi

Same rules apply!

IMDb: 7,1 / ÇYDb: 7,5

Bazen çok ilgi çekici, sıradışı hikayelerin çok yüzeysel ve sıradan anlatılması yüzünden potansiyeline ulaşamayan filmler görürüz. Örneğin daha yeni sinemada izlediğim ve bahsettiğim Manchester By The Sea buna güzel bir örnekti bence. İlgi çekici bir hikaye, acayip trajediler.. Ancak fazla yüzeysel anlatım ve oyunculukla yürüyen bir film. Bazen de tam tersi olur. Sıradan hikayeler, süslü ve enteresan şekillerde anlatılır. Hikaye sıradan olduğu için hiç bir zaman efsane olamaz belki ama her zaman ilgi çekici olmayı başarmıştır bu tür filmler. Dün akşam izlediğim Filth de onlardan biriydi.

Film 2013 yapımı ve izleme sebebim önümüzdeki hafta vizyona girecek olan ve benim de mutlaka izlemeye gideceğim Split filminin baş rolü James McAcoy. O olmasaydı muhtemelen hiç izlemeyecektim. McAcoy bence muhteşem ve sıradışı bir oyuncu ama nedense pek fazla büyük filmde yer almıyor. Neyse, Split'in de mutlaka fragmanını izleyin. Yine çok sıradışı bir oyunculuk sergilemiş olduğunu düşünüyorum ve film baya ilgi çekici. 

Filth'e geri dönersek.. Normal şartlarda çok da ilgi çekici olmayan, terfi almaya çalışan bir polis memurunun hikayesini öyle manyakça ve absürd bir şekilde anlatmışlar ki, film sunumuyla sizi içine çekiyor. Şiddet, seks, küfür ve bolca Scottish aksanla harmanlayınca da, en azından benim için son derece ilgi çekici bir film olmayı başarmış.

But no touching!

10 Şubat 2017 Cuma

Casey Affleck

IMDb: 8,2 / ÇYDb: 7,0

Uzun zamandır beklediğim bir filmdi Manchester By The Sea. Bir de Lion'ı bayıla bayıla izledikten sonra, bu filmin IMDb puanının daha bile yüksek olması açıkçası beklentilerimi baya yükseltmişti. Ama biraz hayal kırıklığına uğradım diyebilirim bu anlamda. Güzel film ama beklentisiz gidilirse güzel.

Filmde bir sürü trajedi üst üste eklenip Casey Affleck'in olağanüstü oyunculuğuyla önümüze seriliyor. Zaten filmi sürükleyen de O'un oyunculuğu başta olmak üzere, kaliteli oyunculuklar. Yaşadığı zincirleme trajedilerin duygusunu ve psikolojisini muazzam veriyor seyirciye, kusursuz bir oyunculuk sergilemiş. Ancak, yönetmen ve senarist açısından, olanca dramatik olayı daha süslü anlatmak mümkün olabilirmiş. Fazla yüzeysel ve durağan olmuş. Ki durağan filmleri seven biri olarak yer yer beni bile sıktı.

Boğazınıza kadar drama batmak, depresyona girmek istiyorsanız tavsiye ederim. Büyük beklentiniz olmasın, IMDb'nin 8,2 puanına fazla aldanmamak gerek. Özellikle Lion 8 puan almışken..

9 Şubat 2017 Perşembe

Gigism

8 Şubat 2017 Çarşamba

Ree

6 Şubat 2017 Pazartesi

Ebeveynleri ve çocukları ekran başından alalım..


Serinin ikinci filmi, bu Cuma günü büyük beklentilerle (nedense?) vizyona giriyor. İlk film sıradan, vakit öldürmelik, hatta tamamen film olarak baktığımızda gayet de kötü bir çalışmaydı. Ama seks yine sattı. Hem de tüm dünyada. 40 milyon dolarlık bütçeyle tam 571 milyon dolar hasılat yaptı. Devam filminin seks dışında, "film olarak" daha iyi olduğu söyleniyor ama çok da önemli değil sanırım.


Böyle filmleri izleyenleri gerçekten anlayamıyorum. Buna verilen paraya yazık. Ben daha ciddi ve sanatsal filmlere önem veriyorum açıkçası. Neyse biletler ön satışa çıkmış, bakayım ilk gün için yer var mı...

WTF?


Bu Cuma vizyona giriyor John Wick: Chapter 2. Normalde, ilk filmin 7 puanlık hoş bir aksiyon filmi olmaktan öteye geçememesi üzerine ikinci filmden de çok büyük şeyler beklememek gerek. Yani buna alışkınızdır genelde. Ama John Wick'in devam filmi bundan biraz daha fazlası olacak gibi duruyor. İlkinden çok daha iyi olacağı söylenip duruyordu zaten ama, Los Angeles'ta yapılan gala sonrası verilen ilk oyların ardından IMDb'de oluşan tablo (üstte) oldukça enteresan. Evet henüz çok erken, evet sadece 854 oy verilmiş ancak benzer örnekleri pek çok kez gördük. Her şeyi hesaba katıyorum, yine de 9,8 çıkış puanı oldukça absürd. Marvel ve DC'nin ergen fanboyluk filmlerinde bile böyle sonuçlar çıkmıyor pek ortaya. Bu olay filme karşı olan merakımı beşe katladı. Gidip gitmeme konusunda bile kararsızken -ki yayınanan fragmanlar da öyle çok bomba değil- şimdi hafta sonu için plan yapmaya başladım.

Filmle ilgili enteresan ayrıntılar var. İlk filme göre iki kat daha fazla aksiyon içerdiği söyleniyor ve süre olarak ilk filmden 20 dakika daha uzun. Ayrıca Keanu Reeves, gerçek askerler tarafından yoğun bir silah ve dövüş eğitimi almış. İlk filmde de bir eğitim süreci olmuş ama ikinci film öncesi bu işe çok ciddi vakit ayırdığı söyleniyor. Son olarak, filmin başından beri bir "üçleme" olarak planlandığı açıklanmış. Henüz ikinciyi izleyemedik ama bir üçüncüsü kesin gibi görünüyor.

Neyse, yılın en güzel dönemleri. Kaliteli filmlerin en bol olduğu zamanlar. Bayılıyorum. Tadını çıkarmak lazım.

5 Şubat 2017 Pazar

Ganestalay

IMDb: 8,0 / ÇYDb: 8,5

A'dan Z'ye kalite kokan bir film olmuş Lion. Hikaye çok güzel, oyunculuklar şahane. Son derece etkileyici. Film, ilk 10 dakikada sizi içine alıyor ve geneli ağır ilerleyen 2 saatlik süreçte içinizi ezmeye başlıyor. Yoğuruyor, yoğuruyor.. Duygularınızı ele alıp, istediği gibi yönetiyor. Bolca üzüyor, ara ara şaşırtıyor ve sık sık empati yaptırıyor. Sonra da güzel bağlanıyor. İmkanı olan mutlaka vizyondayken izlesin.

Başlığı da filmi izleyenler anlayacaktır.

4 Şubat 2017 Cumartesi

Futbol