4 Temmuz 2011 Pazartesi

"Oley be, yeni tenis oyunu çıkmış"


Virtua Tennis 4'ün çıktığını ilk duyduğumda tepkim başlıktakinin aynısı olmuştu. Hemen indirip oynamaya başladım. Malesef hayal kırıklığı. Tenis gibi komplike ve detaylı bir oyunda en önemli unsur, oyunun uzun süre oynanabilir olması. Bu tür oyunların genelde hepsi ilk başta güzel gelir ama sonra fazla yapılacak şeyin olmadığını keşfedince sıkılınır. Tıpkı simulasyon oyunları gibi. Tenisi de bir tür simulasyon olarak düşünebiliriz.

VT3'e göre oyun biraz daha iyi, vuruşlar falan az da olsa daha iyi gibi ama o kadar kısa süre dayanabildim ki oyuna. Hele kariyer modu rezalet olmuş. Ekşi'deki Virtua Tennis 4 başlığında uzun uzun anlatmışlar kariyer modunun rezaletini, merak eden oradan bakabilir. Virtua Tennis 3'ü World Tour (kariyer modu) sayesinde hatırı sayılır bir süre oynamıştım ama bunun WT modu o kadar iğrenç ki, 2 maç yapamadan kapattım. Bir daha da oyunu açmayı düşünmüyorum. Bir arkadaşla online kapışmak için oynayacaktık, o da korsan oyun engeline takıldığı için onu da yapamayacağız.


Ben hala hiçbir VT serisinde Top Spin lezzetini alamıyorum. Allahın belaları hala PC için yeni Top Spin çıkarmıyorlar. Anasını sattığımının konsolunda Top Spin 4 çıktı. Ama ben yılmadım ve hala Top Spin 2 oynuyorum. Evet inatla. Kötü grafiklere, eski, yıllanmış oyunculara rağmen o oynanabilirlik, o gerçekçilik beni çok daha fazla kendine çekiyor.

Bayadır da unutmuştum, VT4'ün rezaleti sayesinde hatırladım ve tekrar indirip kurdum Top Spin 2'yi. Oynamaya başladım tekrardan..

Top Spin'in bilmeyenlere veya hala Virtua ile cebelleşenlere de kıyağım olsun. Acilen Top Spin 2'yi indirin, PS3, Xbox 360 veya Wii varsa 4'ü alın tabii ki ve oynamaya başlayın. O vuruşların çeşitliliği, komplikeliği, zevkini hiçbir yerde bulamazsınız. Aynı VT'deki gibi konsolun sağ bölümündeki 4 tuşu kullandığınız, 4 çeşit vuruş (Safe shot, Top spin, Slice, Lob shot) zaten var. Bir de bunları L2'nin advanced shot toggle ve R2'nin risk shot toggle'ı ile aynı anda kullanıp, vuruş sırasında da şiddetini ayarlayıp, yine bu sırada o 4 tuşu kullanıp harmanlayarak inanılmaz bir vuruş çeşitliliği sağlayabiliyorsunuz. Yani pozisyon durumuna göre onlarca vuruş çeşidi opsiyonunuz var.

Acil PS3 almam lazım.

23 Haziran 2011 Perşembe

"Arkayı dörtleyelim"

20 Haziran 2011 Pazartesi

"But tonight, we dine in hell"


Ujfalusi-Reyes-Forlan tripodunun ilk ayağı bugün imzayı attı. Yarın da Reyes'in gelmesi bekleniyor. Forlan'da pürüzler sürüyormuş, diğer yanda Drogba'dan iyi haberler geldiği söyleniyor. İkisinden biri alınacak gibi duruyor şimdilik. Bu ikisinden birinin Türkiye Ligi'ne kazandırılması büyük başarıdır. Bazıları coşup "oha Forlan-Drogba mı?" olayına giriyorlar, ikisi birden patlarsa, fena çakılırlar.. Sonuç olarak, tabii ki bu zaman kadar bir sürü büyük transfer, büyük balonlara dönüştü, önemli olan transferin büyüklüğü değil, sahaya konacak oyunun büyüklüğü. Elano, Misimovic, Lincoln, Jo, Dos Santos ve niceleri..

Ujfalusi'yi beğenmeyenler var, 2 milyon ücreti çok bulanlar var. Allah aşkına piyasada defans oyuncusu kaynıyor da, Galatasaray mı almıyor? Zamanında Ersan'a 5-6 milyonlar verilmedi diye ateş püsküren taraftar, şimdi bu adam 32 yaşında diye verilen 2 milyona çok diyor. Ben de şunu söylüyorum..

Gözünüzü seveyim, 1 milyona mı alacaktık Athletico'nun stoperini? Adamların taraftar forumlarında bile "huge blow" şeklinde yorumlanıyor 2 milyon. Yani Madrid taraftarı bile "büyük kazık yedik, bedavaya gitti" diyorlar. Ama biz verilen parayı çok buluyoruz. Arkadaşlar farkındasınız değil mi, gelecek olan adamlar bu sezon Galatasaray'da ne CL, ne EL'de top oynayamayacak. Koca 1 sene dünyada kimsenin izlemediği Türkiye Ligi'nde top oynayacaklar sadece. Buna göre adam alıyoruz, bu minvalde adam ikna ediyoruz. Hatırlatayım dedim.

Hatta bence Ujfalusi-Reyes-Forlan üçlüsünün tamamı gelirse, evet belki hepsi başarılı olabilir, ama olumlu performans sergilemesi en yüksek ihtimal olan adamın Ujfalusi olduğundan adım gibi eminim. Kaya gibi adam. Sert, tecrübeli, güçlü. Yüreğiyle mücadele eden. Tam Türkiye Ligi stoperi işte..

"4-5 milyon verip Serdar Kesimal'i alalım" diyenler, hatta "Ujfalusi'ye bu kadar para vereceğime biraz daha koyup Serdar'ı alsaydık" diyenler var. Hahahah. Ya bu Ersan, Serdar gibi olağanüstü genç yetenekleri bir tek biz mi keşfediyoruz? Hepimizden on numara scout olur valla. Dünyada bizden başka kimsenin haberi yok çünkü bu adamlardan.

Hadi eyvallah.

"Yaradanımız aynı olamaz!"


Bundan 7-8 ay önce Spartacus Orospuları yazısında, Spartacus: Blood and Sand dizisinin hatunlarından bahsetmiştim. Tabii ben bloga 35. kez ara verdikten sonra, Spartacus'ün 2. sezonu (God of the Arena) başlayıp bitti bile. Amına kodumun dizisi 6 bölüm sürdü zaten, ne olduğunu bile anlayamadık. Hay sikiyim, kafam karıştı, ne anlatacaktım lan ben?

Heh hatırladım. Tabii yeni bir Spartacus sezonu demek, yeni memeler ve yeni mincolar demekti. Sezona bir hışımla giren Gaia zaten herkesi mest etmişti ama benim gözüm başkasındaydı. Köle Diona rolündeki Jessica Grace Smith.

Şurada resmi Facebook sayfası var. Oradan bir sürü resmine, bilgisine vs. göz atabilirsiniz. Ara sıra durum güncellemesi de yapıyor, işte yok efendim Los Angeles'tayım, arkadaşlarla Arjantin'e geldik, Mado'da dondurma keyfi falan..

19 Haziran 2011 Pazar

Alemin kralı geliyooooorrr...


Breaking Bad hakkında blogta çokça bahsettim diye hatırlıyorum. Gerçi 3. sezon biteli olmuş 1 buçuk sene amına koyim, yanlış hatırlıyor da olabilirim. Ama dur bakiyim.. Evet şurada ve şurada yeterince bahsetmişim sanırım. Tekrar ediyorum ki, hayatım boyunca en zevk alarak izlediğim dizi olabilir.

Walter White Reyis, 17 Temmuz'da dönüyor. Yıllardır dizi izlerim, ilk defa bu kadar ara veren diziye rastlıyorum. Sebebini yine yukarıdaki linklerde açıklamışım vakti zamanında. Uzatmadan beklemeye koyuluyoruz.

CountDown: 28 days to go!

Türk dizisi izlemem jnm; hep Lost, Prison Break fln..


Hakikaten de, Avrupa Yakası'ndan beri hiç Türk dizisi izlemiyorum. Behzat Ç.'nin çok iyi olduğunu, zevkine güvendiğim bir çok kişiden duydum ama izleme fırsatı bulamadım. Bir kaç forumda da TRT 1'in yeni dizisi Leyla ile Mecnun konuşulup duruyordu. Dayanamayıp, indirdim ilk birkaç bölümünü ve izledim. Baya hoşuma gitti. İlk bölümde, geçiş amaçlı bazı sıkıcı yerler olsa da, 2. ve 3. bölümde bunlar azalıyor ve genel olarak güzelleşerek devam ediyor. Çok eğlenceli. Basit sitkomlar gibi gözümüze her saniye (hiç) kahkaha efekti de sokmuyorlar çok şükür. Kaygısızlar ve Çarli'den beri, Türkiye'de yapılmış ilk adam gibi "absürd komedi" diyebilirim.

Bu arada başlayalı 17 bölüm olmuş.

"Müjgan'la ben ağlaşırız"

by 2Graceful

"Alın lan, geri döndüm"


Yaz mesviminin gelmesiyle birlikte ısrarlara dayanamayıp bloga geri dönüş yaptım. Bu kez daha rahat modda takılacam. Daha doğrusu, blogu kapatmadan önceki moda yakın olacam, bol resim, az yazı. Dönüşümde en büyük katkı, şüphesiz Kaan biladerimindir. Lan iyi de, sen de dön madem bloguna!

Haydi bakalım..

12 Haziran 2011 Pazar

Kalın giyin

Olacak iş değil

26 Ocak 2011 Çarşamba