30 Eylül 2009 Çarşamba

29 Eylül 2009 Salı

Ayak


Geçen Adriana'nın yüksek topukları postumda sözünü vermiştim, güzel ayaklarla, ayak fetişistliğiyle ilgili bir yazı yazacağım konusunda. Önce kendi olayımdan başlayayım.. Ben ayak fetişisti miyim, yoksa sadece ayakların güzelliğine mi önem veriyorum? Bu soruyu çok kez sordum kendime. Ama foot fetish denilen olay, ayakların görünümüne önem vermekten biraz daha ötesi. Bu takıntıyı sekse dahil etmek anlamına geliyor, seks sırasında kadın ayağını da işin içine katmak anlamına geliyor. Ki bu bende yok. Ama yolda, otobüste, metroda nerede olursa olsun, ayağı gözüken bir dişi gördüğümde istemsizce inceliyorum, güzel olup olmadığını tahlil ediyorum kendimce. Dolayısıyla kadında bir güzellik standartı olarak kabul ederim ayak güzelliğini.

Peki, güzel ayak nasıl olmalı? Öncelikle, tabii ayak denen şeyin, şekli şemali sahibinin elinde olan bir şey değildir. Anca tırnaklarını düzeltir, oje sürerek daha çekici hale getirebilir. Ancak, sahibinin elinde olmasa da malesef baş parmağından sonraki parmak, baş parmağından büyük olan ayaklar malesef ki kötüdür bence. Ne yazık ki, ne kadar bakım yapılırsa yapılsın bir iticiliği var bence bu ayakların, erkek ayağı gibi duruyor. Bu yüzden, parmaklar baştan sona daltonlar gibi orantılı bir küçülme içindelerse, o zaman ilk adımı geçmişler demektir. Ayrıca genel olarak da parmaklar çok uzun olmamalı. İkinci adım, parmakların duruşu. Parmaklar birbirinden çok ayrık veya çok bitişik, üst üste gibi olmamalıdır. Ve düzgün olmalıdır. Yani biri sağa, biri sola bakıyorsa ne yazık ki, bu güzel bir ayak değildir. Onun dışındaki kriterler biraz daha öznelleşip, hassaslaşsa da ayakkabı içinde böyle sıkı duran ve hafif damarlanan ayaklar bence daha bir seksi durmaktadır. Ha bir de, dövmeli ayaklar bence çekiciliği arttırır. Ki ben, kadın vücudunun her bölgesinde dövmeyi seksi bulurum.

Şimdi gelelim ünlülere... Hangi ünlülerin ayakları güzel, hangilerinki çirkin? Yabancı ünlüleri yoğun olarak ele alacağım, çünkü bizimkilerin internette pek resimleri dolaşmıyor, dolaşsa da kaliteli ve belirgin olmuyor. Ama yazının sonunda, birkaç Türk ayağından da bahsedeceğiz. Evet, resimli analizlere geçiyorum..

Paris Hilton

Sonradan iştahınız kapanmasın diye Paris Hilton'un ayaklarını en başa koydum. Çoğu erkeğin hayallerini süsleyen Paris'in ayakları, hayatımda gördüğüm en çirkin kadın ayağı listesinde ilk 3'ü çok rahat zorlar. Hatta hatırlayabildiklerim arasında açık ara en kötüsü. Erkek ayağı ulan bu, sonradan ekleme gibi. Resme inanmayan ya da "sadece bu resimde öyle çıkmıştır" diyen Parisseverler internetten araştırabilirler. Üzgünüm die-hard Hilton fanları...

Taylor Swift

İkinci olarak yine çirkin bir ayak koydum. Benim delicesine hayran olduğum bir hatun olan Taylor Swift'in ne yazık ki utanılacak derecede kötü ayakları varmış. Hayır, şekil olarak kötü olsa da, o kadar da berbat değil ama hiç mi bakmıyorsun be kızım? O tırnakların hali ne öyle? (Resmin büyük haline bakın)

Sarah Michelle Gellar

Tamam tamam, güzellere geçtik işte. Her ne kadar siyah ojeden nefret etsem de, bu ayaklara diyecek söz bulamıyorum. Büyüğünü incelerseniz daha rahat görebilirsiniz. Şirin, sade güzellikte bir ayak. Yolda görsem bir daha bakarım.

Hayden Panettiere

Kendisi gibi ayakları da pek bir şirinnmiş Hayden hanım kızımızın. Bu arada güzel ayaklara parmak arası terlik de inanılmaz yakışıyor.

Megan Fox

"Ah ulan Megan" ın ayaklarına ayrıntılı olarak ilk bu resimde denk geldiğimde gayet güzel, şirin ayakları olduğunu düşünmüştüm ama bir kaç tam belli olmayan resmini daha görünce kararsız kaldım. Yine de bu resim nazarında güzel diyelim. Nitekim böyle bir sanat eserinin ayaklarını eleştirirsek çarpılabiliriz.

Charlize Theron

Alın size efsane Charlize Theron'un efsane ayakları. Çok büyüksün.

Rosario Dawson

Kurt Russel'ın diliyle ıslattığı ayak tabanlarıyla Death Proof'ta meşhur olan Rosario ablamızın, ayaklarının üstü de gayet şık duruyormuş.

Pink

Yazının sonlarına yaklaşırken, şu Pink'in ayağından çok muhteşem dövmesini vurgulamak istediğim resmi de iliştirivereyim dedim.

Türkler ünlülerin internette çok resmi olmasa da ayağını güzel olarak anımsayabildiğim Ebru Akel, Petek Dinçöz, Didem Erol, Pınar Altuğ gibi hatunlar var. Ki tecrübelerime dayanarak, hatun boyu uzadıkça ayak güzelliği kaybolmaktadır, Pınar Altuğ istisnadır. Didem Erol'un ayaklarına, -söylediğine göre- Tarantino dahi hayran olmuştur.

Daha fazlasına gerek yok. Zaten amacım buraları onlarca ayak resmiyle doldurmak değil, genel konsepti kavramaktı. Nitekim devamını bekleyen varsa FeetCeleb.com'dan 10.000'in üzerinde ünlü kadın ayağına ulaşabilirler.

Alın bu da size bonus olsun. Williams kardeşler :)


Felaket bayii


Yahu anlamıyorum. Galatasaray bir maçta 2 puan kaybetti, öyle bir resim çizildi ki.. Ulan ne var yani? Bakıyorum Hıncal ve Rıdvan'ın ağzı beş karış zaten, "ben demiştim" demekten felç olacaklar. Medya "Cimbom dağıldı" havalarında.. Ulan Galatasaray, Barça klasında top oynuyordu da, bu hafta mı rezil oynadı ki puan kaybedince bu kadar isyan çıkıyor? GS zaten çok ahım şahım bir top oynamadı hiçbir zaman, hep aynı topu oynuyordu, bu kez gol atamadı, giren adamlar da maçı çeviremedi. Bir değişiklik olmadı yani, sadece topu kalenin içine sokamadı. Fenerbahçe kaç tane maçı 90. dakikada aldı. E arkadaş futbol bu en nihayetinde. O Semih direkten dönen topu içeri bırakmasaydı, bu hafta da vururken ayağı kayıp düşseydi, Fenerbahçe 4 puan kaybetmiş olacaktı, o zaman ne olacaktı? Ben söyliyeyim, "Fenerbahçe bu oyunla hayatta şampiyon olamaz" denecekti. Allah allah... Yani bu felaket tellallığı tek taraflı da değil, her takım için geçerli. 6-7 maç kazanınca kral, 1 maç berabere kalınca rezil, kepaze. Allah aşkına aşalım artık bunları ya..

Ben söyliyeyim, Cimbom 2 gün sonra Sturm Graz'ı Sami Yen'de yenecek, eminim. Ve medya Pazartesi yerin dibine soktuğu Cimbom'u, Cuma sabahı Avrupa Ligi Şampiyonu ilan edecek. "Avrupa Fatihi tam gaz" başlıkları atacak. LÜTFEN!

28 Eylül 2009 Pazartesi

45


Mary Louise Parker. Weeds izleyenler tanırlar. Yaş 45, iş? Yeni başlıyor...

Loser kimdir? - #17

Biranın ağır olduğunu idrak edip, önlemini alandır. [Arşiv]

27 Eylül 2009 Pazar

Bir rezil futbol

Galatasaray 1 - 1 Eskişehirspor

Dün Fener maçı sırasında "amma zevksiz ulan ne kötü futbol oynanıyor" diye yermiştim. Bu daha beterdi. Mücadele çok zevkliydi belki, ama futbol kalitesi olarak çok kötüydü. Galatasaray'ın şu ana kadarki en çaresiz halini gördük, 11 kişi savunma yapan Es-Es karşısında. Haftalardır Cimbom'un çok iyi oynamadan, kolay kazandığını söyleyip durdum, bu kez olmadı. Ama iyi oldu. Teknik ekip ne kadar iyi olursa olsun, mağlubiyet alınmadığı, eleştriler yoğunlaşmadığı sürece takımın eksik yönlerini ne oyuncular, ne de antrenörler çok fazla dikkate almazlar. Nitekim GS'ın haftalardır eksik olan bazı yönleri hala inatla eksik, bir gelişim göstermiyor. Belki noksanlıklar biraz görülür. Ayhan'ın acilen takıma katılması şart. Orta sahaya düşen toplar, hiçbir türlü verimli aktarılamıyor. Sarp, Topal ikilisinin toplamı, top yönlendirme konusunda bir Ayhan etmiyorlar ne yazık ki.. Teknik ekip demişken, ben olsam Elano'yla Baros'u birlikte oyuna çoktan alırdım. Takımda Keita dışında herkes çok net şekilde kötüydü. İstisnasız. Hele Sabri.. Neyse.

Adriana'nın yüksek topukları


Soru: Bir erkek, bir kadına neden yüksek topuklu ayakkabı almalı?
Adriana Lima: Yüksek topuklular, gardırobumuzun vazgeçilmez bir parçasıdır. Çünkü bir kadın, herhangi bir iç çamaşırıyla beraber yüksek topuklu ayakkabı giydiğinde, bacaklarını vurgular ve kendini daha seksi hisseder.

Soru: Peki, yürümeyi zorlaştırmıyor mu?
A.L.: Kesinlikle hayır! Topuklu ayakkabı özgüvenimi arttırıyor ve daha kadınsı hissetmemi sağlıyor. Bacaklarımı yükselttiği için baldırlarımı ve bacak kaslarımı rahatça görebiliyorsun. En yüksek topuklular, benim için en iyisidir.

Soru: Kaç santim topuk, çok yüksektir?
A.L: Şu an giydiğim ayakkabıların topuğu 14 santim ve bu yükseklik bazen can sıkıcı olabiliyor. Şöyle ki, ayakların, aşağı doğru durduğu için, ağırlığını oraya veriyor ve ayakların burunda sıkışıyor. Bu yüzden nasırlara sahip olduğun yetmezmiş gibi başparmağının yanından da kemik çıkıyor. Kimse böyle parmakları ağzına sokmak istemez! (Çağlar'ın notu: İğrençsin kızım yaa, beni bile ayaktan soğuttun bir anlığına. Bir de "iltihap oluyor sulu sulu patlatması çok zevkli" deseydin be!)

Soru: Ve buna rağmen, kadınlar topuklu ayakkabılardan vazgeçemiyor, öyle mi?
A.L.: Topuğun dozu da önemli tabii. Ben sadece topuk görünüm açısından güzel diyorum, bir şeyi elde etmek için bir diğerinden taviz verebilirsin.

Soru: Her an topuklu ayakkabı giyiyorsun, yanılıyor muyum?
A.L: "Her an" derken?

Soru: Yani, şey sırasında...
A.L.: Neyden bahsettiğin konusunda hiçbir fikrim yok(!).



Bir mini ayak fetişisti olarak, bu röportajı paylaşmasam olmazdı. Yukarıdaki resim de Adriana'nın ayakları bu arada... Fena değilmiş. En çok da façayı kurtaran, süper dövmesi oluyor tabii. Bu arada Adriana Lima'yı pek fazla sevmem.

Bu arada gaza geldim, yakında güzel ayaklı ünlüler diye bir yazı gelebilir.

25 Eylül 2009 Cuma

Update: PES 10


Oyunun ilk incelemesini yaptıktan sonra, tabii oynadıkça yeni şeyler keşfediyor insan. Farklılıklar, eksiler, artılar.. Başlıkta "Update" deyişim ondandır.. Oyunu oynamak çok zevkli ama bazı çekincelerim var:

Skor yapmak, topu kaleye sokmak kolay değil evet ama atak yapmak çok kolay bence. Yani hızlı adamınız varsa kaleye doğru akmak, özellikle kanatlardan çok kolay. Top player'da Dani Alves'le otoban yapabiliyorum sağ kanadı mesela. Ya da Henry ile sol kanadı.. Mesela Henry ve defans oyuncusu yan yana koşmaya başladılar, sprint tuşuna ardı ardına basmaya başladığım anda Henry ile çok rahat fark açıyorum, kaleye doğru iniyorum çok kolay şekilde. Hızlı adamlara yetişememe olayı ile Winning Eleven 4'e dönülmüş resmen. Ben bunu beğenmedim. Tamam Messi'dir, Ronaldo'dur yapar zaten de, Henry sonuçta eski fırtına Henry değil, daha farklı özellikleriyle etkili olan bir adam artık. Veya Dani Alves, tamam süratli adam falan da, bir yere kadar.. Ortadan atak yapmak zor, çok fazla pas yapmanız gerekiyor, Messi'niz bile olsa koşup herkesi geçemiyorsunuz ama kanatlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu konuda biraz huzursuzum açıkçası.

Ve oyun sanki hızlanmış. Oyun bir orda, bir burda, adamlar daha hızlı gibi genel anlamda. Koşarken sanki sahada akıyorlarmış gibi. Yani genel oyun hızı çok daha hızlı geldi bana, bu yüzden de çok fazla atak oluyor. Bu da gerçekçilikten fazlasıyla taviz verilmesi anlamına geliyor. Ben PES 09'u, daha düne kadar düzenli oynayan bir adamdım. Ama bunu o kadar uzun süre oynayamam gibi bir his var içimde, daha çabuk sıkılınabilecek bir oyun hissiyatı uyandırdı bende. Umarım yanılırım...

24 Eylül 2009 Perşembe

Köpeğiniz Yarrah yesin!


Siz de köpeğinize "Yarrah" yedirin. Yarrah! Organik hayvan maması..
www.yarrah.com

Megan.. Fox..


O nasıl duruştur, o nasıl bakıştır, o nasıl bir seksapeldir, o nasıl karizma bir dövmedir yahu... Pozuna kurban olayım, o telaffuzu bile binbir orgazma bedel olan ismine kurban olayım.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Hıncal Uluç fenomeni


Bugünkü (23.09.2009) Sabah Gazetesi'nin Hıncal Uluç sayfasında, abimiz yine döktürmüş. Galatasaray'ı bombalama eserlerine yeni bir halka daha eklemiş. Kısaca; "Baros futbolcu değil, golcü bile değil, acilen gönderilmeli, arkada öyle oyuncular varken ben de gol atarım, yılda 200 gol atsa da golcü olamaz. Nonda ise eh işte, büyük futbolcu değil ama golcü. Rijkaard uyuyor, hiçbir şey göremiyor. Neskeens antrenör değil. Panathinaikos Cimbom'u perişan etti, Cimbom çok ballı" vs. gibi şeyler söylemiş. Klasik Hıncal Uluç yorumları yani. Hayır, bunda şaşılacak bir şey yok zaten ama, az önce GS forumlarından birinde gördüm ki Hıncal'ın bu yazısı alıntı yapılarak onlarca mesaj yazılmış. İşte "salak bu adam, nasıl olur da böyle der, ne biçim yazar bu" falan da filan diye herkes ateş püskürmüş Hıncal'a, hem de büyük bir hışımla.

Yahu..

İşte Hıncal Uluç gibi adamlar bu ülkede sizin sayenizde milyarları götürüyor, sizin sayenizde yazar-yorumcu olup, sizin sayenizde güzellik yarışmasına bile jürilik yapıyor.

Neden???

Çünkü bu adamın bütün yazarlık mantığı, herkesi kötüleme ve her şeyin kötü yanlarını bastıra bastıra gösterme üzerine kurulu. Bu adam tersliklerle, tepki alacak yazılarla dikkat çekiyor ve o yüzden okunuyor. Bu bilinen en çok bilinen popüler olma yöntemidir zaten. E biraz da bilgi ve kültür olunca, rahatlıkla işi götürüyor "fenomen" yazarımız. İnsanlar da "vay efendim nasıl böyle olur?" deyince adam amacına ulaşmış oluyor doğal olarak. E Hıncal Uluç da bu işte, ne şiddet, celal nedir?

Şahsen ben bu yazının tamamını, sabah 8'de okumuştum. Ama akşam eve geldiğimde, yazının öyle bir tepkiye mağruz kalacağını hiç tahmin etmiyordum. Çünkü ben sadece okudum ve içimden bir "hassiktir lan" dedim, güldüm geçtim. Siz de böyle yaparsanız, o zaman böyle yazıları ve vasıfsız yazarları ülkemizde daha az görürüz. Derim ben...

Saygı, sevgi...

"Aynı porno yıldızlarına benziyo"


Günün sorusu: Normal kadınlar -hatta çok çok güzel ve seksi olanlar bile- neden asla porno yıldızlarına benzemezler?

Ne kadar seksi ve çekici olursa olsunlar, ne duruşları ne de iç yüzleri porno filmlerde görülen kadınlar gibi olamaz. Belki kırk yılda bir. Onlar başka görünürler çünkü. Hatta bir tabir vardır "karıya bak pornocuya benziyo" diye, o kadın da seksidir ama bir farklılık vardır. Yani sadece vesikalık resmini bile görsen tahmin edersin porno yıldızı olduğunu. Nedenlerini merak eden varsa veriyorum... (Biraz aşırı pornografiye kaçabilir bu kısımdan sonrası, şimdiden uyarayım. Ama ilginç bir konu olduğu için yazmasam olmaz.)

Çünkü özellikle modern dönemin porno yıldızları, bakım işini iyice abartmış durumda. Öyle absürd bakımlardan bahsediyorum ki, normal bir kız ne kadar bakımlı, süslü ve zengin olursa olsun muhtemelen bu bakımların varlığından bile haberdar değildir. Tüm bu bakımların temeli skinal ve jenital, renk açıcı ve parlatıcı operasyonlarda yatıyor.

Skinal kelimesine takılmayın işte, skin'den geliyor, ten anlamında. Porno oyuncularının ve striptizcilerin moda haline getirdiği acayip alışkanlıklardan biri de renk ayarlarıyla oynama bakımı. Yani resmen vücut renginin tonuyla ve parlaklığıyla oynanabiliyor bu bakımlar sayesinde. Bildiğiniz contrast, brightness ve colour ayarı. Yüz, dudak ve vücudun tüm bölümünü daha çekici tonlarda ve parlak hale getirmek için günler süren, acı verici operasyonlar geçiriyorlar. Tabii bunları yaptırmadan önce, bildiğimiz klasik estetik operasyonlarından da yaptırıyorlar, o ayrı.

Tabii skinal tamam da, jenital nasıl oluyor derseniz, çok güzel oluyor. Bakımlar göğüs uçları, vajina ve anüs rengini açtırmak şeklinde sıralanıyor. Göğüs konusu geçici kremler sayesinde çok problem olmasa da dudaklar, vajina ve anüs çevresi, iş icabı daha çok kullanılan bölgeler olduğundan buralara kalıcı operasyonlar yapmak gerekiyor. Bu bölgelerde açık pembe renk, daha heyecan verici ve tahrik edici olarak görüldüğü için, malum bölgeler bu renge doğru convert ediliyor. Kadınlarda egenlik döneme kadar, aslında istenilen renkte olan malum bölgeler, bu dönemden itibaren "östrojen hormonu" nedeniyle jenital deride koyulaşmaya sebebiyet veriyor. Bu sorun da, aşırı miktarda "hidrojen peroksit" içeren renk açıcı kremler tarafından çözülse de, bu kremler geçici olduğundan ve kremin olduğu bölgeye bir şeyler (?) temas ettiğinde kremin etkisi geçtiğinden, bu bölgelerde pek tercih edilmiyor. Bunun yerine kalıcı estetik operasyonları gerçekleştiriliyor. Göğüs ve dudak renklerini açtırma dışında; hem vajina şeklinin, hem renginin edit edilebildiği bu operasyonların çok acı verici olmasına rağmen yoğunlukla tercih edildiği biliniyor.

İşte bütün mesele bu. Geçmiş olsun.

Lookin' for a variant one? #2

22 Eylül 2009 Salı

Loser kimdir? - #16

"Well, ladies..." modunda poz verebilen, o havayı yakalayabilendir. [Arşiv]

21 Eylül 2009 Pazartesi

Big Bang!!


September 21, 2009. Resmi "big bang" günü. Big Bang Theory, How I Met Your Mother ve Two and A Half Men! Üçü birden üst üste bugün yayınlanıyor Amerika'da. Yarın sabah indirip, tahminen akşam üzerine kalmadan altyazısıyla beraber izleyebiliriz. Divxplanet'in de beline kuvvet. Haydi bakalım..

Cevizci Kızlar


Resimlerde gördüğünüz kızlar sizce ne yapıyor? Hayır tahmin ettiğiniz şey değil. Sadece ceviz satıyorlar. Evet gerçekten. Yahu valla billa...


Betelnut Girls (Muskat Cevizi Kızları) olarak bilinen bu kızların yaptığı şey, yol kenarlarında muskat cevizi denen şeyi satmak. O ceviz de zannettiğimiz gibi bir şey değil. Tek işlevi, uykusuz olan sürücüleri ayık tutmak. Bir nevi kafein bombardımanı diyebiliriz. Yani bu cevizin, böyle bir olayı var, uyku kaçırıyor. Muskat cevizi, aslında olmamış normal cevize benziyor, yani rengi yeşil ama içini açtığınızda lastiğimsi bir yapısı var, uzun süre çiğnenebiliyor. Tabii çok feci miktarda kafein içerdiği için çok çabuk bağımlılık yapıyor. Ama saatlerce zındık gibi ayakta tuttuğu için çok tercih ediliyor.


Bu kızlar Tayvan'da turizmin en önemli unsurlarından biriymiş. Özellikle otoban yakınlarında olmak üzere, yol kenarlarında, kaldırımlarda küçük Betelnut dükkanları olurmuş (bkz. bir üst resim) ve dükkanlarda çalışan kızların tamamı, gördüğünüz gibi seksapelin üst noktasına vurmuş durumdalar. Bunun nedeni de tabii ki daha çok müşteri/turist toplamak, daha çok muskat cevizi satmak. Başarılı da oluyorlar ki özellikle son zamanda mekan sayısı ve mekanlardaki rekabet arttıkça, kızların da daha az giyindiği görülüyormuş. Dükkanlar da, sadece camdan oluşuyormuş ve genelde neon ışıklarıyla süsleniyormuş (yine bkz. bir üst resim). Hem dükkanda, hem de kapının önünde mini etekli, dekolteli, hatta bikinili, tangalı kızlar... Yani, bu ilk bakışta mobil kerhane gibi gözüken mekanlar aslında manav misyonuna daha yakın.


Muskatı siktir edin de, o yol kenarında, ayaküstü ne cevizler kırılmıştır...

20 Eylül 2009 Pazar

Tartışmanın kalitesi


Savaş Ay'ın efsane A Takımı programı. Efsane repliklere, bölümlere sahne olmuştur bu program.. Böyle bir kareyi de başka ülkede göremeyiz sanırım. İsmini vermek istemeyen izleyicinin isminin Filiz, soyisminin Ovar olduğunu biliyor olmamız bir kenarda dursun, tartıştıkları konunun kalitesine ve bilimselliğine bakar mısınız? "Zenciler iyi mi, kötü mü?" Nasıl bir karara vardılar acaba?

İyi bayramlar


Biralar oluk oluk, memeler baş kaldırmış.. Münih'te geleneksel olarak düzenlenen Ekim Şenliği (Oktoberfest) bugün başladı. 16 gün sürecek. Başlığın bayramla ilgisi yok bu arada, öylesine yazdım. "Ne yani bayram bitti, içki serbest demek mi istiyorsun?" anlamı çıkaran varsa terk etsin blogu. Son resimdeki hatunlar çok acayip bu arada.

Bir Ronaldo frikiğinin analizi


Ronaldo özel bir adam, herşeyiyle. Özel hayatıyla da, futboluyla da... Ve bir "özel"liği de frikiklerde topa vuruşlarında göze çarpıyor. Aslında bilinen bir şey aşağı yukarı ama, resimle örnekleyerek de vermek, bir şeyler söylemek istedim kendimce. Evet, bir Ronaldo frikiğinin analizi...

Adım 1: Normal/iyi bir frikikçi, topu diker, gerilir, topun birkaç metre gerisinde ve "çarpazında" durur. Böyle ayakları yan bir şekilde bekler. Bu adamın özelliği burada başlıyor. Herif topu dikiyor, adım adım geriliyor ve topun tam karşısında duruyor, üztelik bacaklarını kocaman açarak (bkz: tepedeki ilk resim).

Adım 2: Topa doğru karşıdan gelirken, koşarak çok hafif bir açı veriyor. Ve vururken topun çok çok hafif çarprazından vuruyor. Tahminen 10-15 derece (bkz: tepedeki 2. resim). Nitekim topa vururken ayak içini çok az kullanıyor, ağırlıklı olarak ayağının üstünü kullanıyor, ki bu pek (hatta hiç) görülmüş bir frikik tarzı değil. Oysa diğer iyi frikikçiler hep topun aşağı yukarı 45 derecelik yanından vururlar.

Adım 3: Esas ilginçlik burada aslında. Yine normal frikikçiler topa vururken, kuvvetlerini topa, yani ileriye topu verdiklerinden, ağırlık merkezlerini geriye doğru atarlar ki, dengelerini sağlayabilsinler. Vurduktan sonra da böyle hafiften bellerini bükerek, geriye doğru yaslanırlar doğal olarak. Ama bu adam topa vurduktan sonra resmen öne doğru eğiliyor (bkz: tepedeki resim 3 ve bu resim). Ki resimde herif resmen koşuyormuş gibi.

Adım 4: Çok sert vurduğu top, çok ilginç bir falso almasının yanı sıra, çok acayip bir bombe de kazanıyor. Ve top kalecinin üstüne doğru bile gelse kaleciyi mal ediyor. Ki Ronaldo, bu vuruş mekaniği sayesinde çok iyi yerlere gitmeyen bir çok frikik golüne imzasını koymuştur. Ki bu videodaki ilk gole dikkat ederseniz, top sol kale direğinin 2 metre kadar orta kısmına doğru gitmiştir.

Adım 5: Gol.

İyi bayramlar.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Loser kimdir? - #15

"Madem kutlama yapıyoruz, görkemli bir şey olsun" diye düşünendir. [Arşiv]

Stand-up Show by Hasan!


Biraz önce NTV Spor'da biten Yenilsen de Yensen de programında "futbol mu, basketbol mu?" konusu vardı. Hasan Şaş da konuktu programa. Ve Hasan öyle bir sözlü performans sergiledi ki, hayatımda izlediğim en eğlenceli programlardan biriydi. Program Hasan Şaş'ın stand-up gösterisi gibiydi, baştan sona izledim, inanılmaz komikti. Hasan Şaş çok doğal ve güzel bir insan. O maçlarda sağa sola saldıran, takım arkadaşları dahil herkese küfürler savuran Hasan'la alakası yok. Program boyunca basketbolun doğru düzgün konuşulmasına izin vermedi bile, ne zaman basketboldan konu açılsa bomba bir espriyle konuyu dağıttı. Kimsenin bilmediği komik sırlardan bahsetti, 6-0'lık Fener maçı, 3-2'lik Madrid maçı, 2006'daki efsane son hafta şampiyonluğu ve daha onlarca şey... Hepsini kendi üslubuyla anlattı ve tüm stüdyoyu kırdı geçirdi, tabii beni de. İlk olarak programın konusuna ithafen, "Jordan'ın elle yaptığını, Maradona ayakla yapıyordu" bombasıyla başladı ve sonrasını yazmaya kalksam, abartmıyorum satırlar yetmez. Mutlaka tekrarını bulup, izlemek lazım. Acayipti, acayip.

Efsane bir program oldu, umarım capture meraklısı arkadaşlardan birisi denk gelip programın tamamını kaydetmiştir. İndirip ömrümün sonuna kadar saklayabilirim. Canım sıkıldıkça, aklıma geldikçe açar izlerim. Eğer ilerleyen zamanlarda bulursam linkleri falan, mutlaka koyarım. Siz bulursanız da yorumlarınızı eksik etmeyiniz.

Logo


Sağda duran yeni logonun büyük halini merak edip, istekte bulunanlar oldu. Muhteşem bir resim, değil mi? Ben bunu uzuuun bir süre değiştirmem. Buyrun efendim, resmin üstüne tıklayıp eşşek kadar halini de görebilirsiniz. Artık olay budur, logom budur. Şimdi dağılabilirsiniz.

LANET OLSUN!

Blogger/Blogspot kesintisiz erişim için:

DNS ayarlarınızı şu şekilde ayarlayın:
193.140.100.210
193.140.100.215


(DNS ayarı nasıl yapılır?)


Bu rezilliğe lanet olsun. Böyle ülkeye lanet olsun. Üçkağıtçılarla, sözünü tutamayan, yaptığı işi tam yapamayanlarla dolu kuruluşlara lanet olsun. TT Net'e lanet olsun!! Türk Telekom'a lanet olsun. Ulan yeter be yeter. Nasıl bir internet kullanıyoruz? Nasıl bir internet sağlayıcısısınız siz? Allah bin belanızı versin şerefsiz herifler. Ulan neredeyse 5 gündür doğru düzgün blogger'a, blogspot'a erişemiyoruz zaten. Bu da yetmezmiş gibi, internet günlerdir rampa tırmanıyormuş gibi, yavaş. Yavaşoğluyavaş. Sorun bir tek bende sanıp araştırdım, yok neredeyse herkeste öyle. Bu laf sıktı artık ama, hem dünyanın en pahalı internetini kullan, hem de bu rezilliği çek. Harbiden öyle..

Hadi bir problem oldu diyelim, ulan bari şu her zaman yaptığınız sikindirik açıklamalardan birini yapın "şu kablo koptu, bu kabloyu tamir ediyoruz" diye de en azından bilelim, bir boklar olmuş, düzelecek diyelim.

Siktirin gidin ya... Siktirin.
* * *

Blogger/Blogspot kesintisiz erişim için:

DNS ayarlarınızı şu şekilde ayarlayın:
193.140.100.210
193.140.100.215

(DNS ayarı nasıl yapılır?)

18 Eylül 2009 Cuma

İnceleme: PES 2010 Demo


+ Grafiklerdeki farklılıklar açar açmaz göze çarpıyor. Çok daha gerçekçi ve güzel olmuş. Artık serbest vuruş veya korner atacak adam topun başında mal gibi durmuyor mesela, hafif hareket falan ediyor, güzel. Saha zemini de çok gerçekçi. Artık sahaların hepsi suni çim gibi muntazam değil, hafif hafif renk farklılıkları, yer yer bozukluklar var.

+ Oyuncu kontrolü birazcık daha zor. Bu da bahsettikleri 360 derece kontrol kapasitesinden dolayı sanırım. Yani yine bildiğimiz Winning Eleven kontrolü ama topu tutması, dribling yapması biraz daha farklı geliyor oynayınca. Adam geçmeler, adam markajı biraz daha farklı. Yakın zamanda 09'u oynamış biriyseniz (ki ben yakın zamana kadar her gün oynuyordum) hemen hissetmeniz zor olmayacak.

+ Bu oyunda paso yapay zekaya kasacaklarını söylemişlerdi. Bu konuda ilk izlenimim, top rakipten taca veya kornere çıkacakken son anda topu sana çarptırıp topun senden çıkmasını sağlayabiliyor. Güzel.

+ Efsane "kare + X" feyk kombinasyonunu kaldırmışlar. Tabii çerez gibi kullandığım bu kombinasyonun olmayışı ilk başta beni dumura uğratsa da, çok kolay adam ve kaleci geçilebildiği için, gerçekçi olmuş bu özelliği kaldırılması. (1 saat sonra gelen düzeltme: Kaldırmamışlar, sadece eskisi gibi aynı anda basınca olmuyor, önce kare, sonra X'e basmak gerekiyor. Ama iyi haber, eskisi gibi her yapışta rakibin belini kıramıyorsunuz.)

+ Seyirci konusunda gerçek ambiyansa biraz daha yaklaşmışlar. Mesela deplasmanda oynayan takım top çevirirken seyirci ıslıklıyor, topu kaptırınca coşuyorlar falan. Tezahüratlar daha belirgin hale getirilmiş.


- Hakem yine evlere şenlik. 2009'da da böyleydi, hala aynı. Kaleciyle karşı karşıya olan adama kayınca sarı, alakasız yerde kayınca kırmızı. Umarım full'de düzeltirler bunu, yoksa büyük bir problem olarak kalacak.

- Bir de süperstarlar biraz fazla kayırılmış gibi. Torres'le tek başıma top player'da anasını ağlattım Barça savunmasının. Neyse ki, Galatasaray'dan başka takım seçmeyeceğim. Baros'u da Rooney kıvamında yapmamışlardır heralde. Hehe.



Sistem Gereksinimleri?

Ekran kartı konusunda PES 09 ile farkı yok ancak bu oyun biraz daha işlemci ve ram istiyor. Nitekim 09'da "Specifications" bölümünde tüm sistem özelliklerime "good" veren alet, 2010'da 1 GB'lık ram ve emektar 2.4 Ghz p4 işlemcime "bad" verdi. Bu yüzden de, 09'u high'da oynarken, bunu low'da oynamak zorundayım, ama sorunsuz oynuyorum. Ki medium ile low arasında hissedilir bir fark göremedim. İşlemci / ram konusuna geri dönersek.. Artık o kısımdan biraz daha fazla yiyeceği için, benim gibi kötü sistemli oyuncular, oyuna girerken Mozilla gibi işlemciden yiyen şeylerin hepsini kapatacaklar, dosya inerken oyun oynamayacaklar..