30 Kasım 2010 Salı

"Plan yapmayın plan!"

Taraftarın sesi...

Piç


Bizim Türk milletinin huyudur, işini çok iyi yapan biri için kullanılan küfürlü, argo kelimeler. Messi için hepimiz "ulan ne orospu çocuğu herif ya" demişizdir. Ya da işini çok iyi yapan biri için "işin orospusu" kalıbı da çok kez kullanılır. Muhabbetin içine sıçmak üzereyken, başlığa bağlayıp kaçıyorum.. Senin yaşın nedir, bu yaşta bu ses nedir... Allah belanı versin ya.

"Allah'ın varlığına bir kanıt daha"

Dün Facebook'ta gördüğüm bu ibretlik resmi "apaçizmin geldiği son nokta" olarak yorumlamaya hazırlanırken, tam o sırada resme etiketlenen 500 kişinin adına büyük bir hüzün kaplıyordu içimi. Günaydın cicişler.
Sırf ibret olsun diye profilini de paylaşıyorum ulan:

29 Kasım 2010 Pazartesi

M-Otostop


Hayatımda hiç otostop macerası yaşamadım. Yaşamak da istemem. Zaten The Hitcher filmini izleyenler aynı noktada buluşacaklardır. Bu filmi izlemiş olan bir insan evladı, ne otostop çeker, ne de otostopçuyu arabasına alır. Aman diyim... Ha bu arada, aklımda bir konu falan yok, sadece şu güzel resmin altına iki satır yazmış olmak için yazıyorum hani. Ahanda yazdım. Bye.

3D Merakı #2


İlk izlenimlerim olumlu. Zaten piyasada indirilebilecek pek fazla 3D film yok. Toplasan 2 elin parmakları kadar ediyor anca. Filmlerin haricinde bir çok kısa 3D videosu da bulup, onları da indirdim. Video kalitesi en az 720p kalitesinde olmak üzere, ki artık normal filmleri bile 720p'nin aşağısında indirmez olduk, gayet verim alınabiliyor. Mutlaka bir sinemadaki Xpand gibi teknolojilerin yanına yaklaşamasa da, ev için beklediğimden çok daha iyi kalitede izlenebiliyor.

Hatta kısa videolardan sonra ilk olarak Fly Me To The Moon diye saçma bir çizgi film indirdim deneme amaçlı. Saçma sapan, sikim gibi bir çizgi filmi 40 dakika aralıksız izledim, sırf her sahnedeki derinliği, 3 boyutu görebilmek için. Adamlar harbiden yapmışlar yahu. Ekrana bakınca sanki ekran düz bir tabaka değilmiş de, içi varmış, içinde de derinlerinde film oynuyormuş gibi oluyor. Beklediğimden baya baya iyi. Final Destination 4, Avatar, Fly Me To The Moon, The Journey To The Center of Earth, My Bloody Valentine filmlerini indirdim şimdilik. Baya memnun kaldım durumdan.

Sonuçta 8-10 liralık bir gözlüğe bakıyor tüm olay. Pahalı bir zevk de değil yani. Tabi 8-10 tane film ve 15-20 tane kısa videoyu izledikten sonra, izleyecek bir şey kalmıyor piyasada. Bekleyip, 3D filmlerin çıkmasını bekleyecez artık..

Dövmeli #18

28 Kasım 2010 Pazar

"Biz daha ölmedik"


Derbiyi siklemeyerek doğru kararı verdim ve akşam akşam güzel bir tenis keyfi yaşadım. Zaten Cimbom öleli çok oldu, toprağı bol olsun. Ayrı.. Aylar önce yazdığım uzuuunca bir yazıda Federer'in artık bitmeye başladığını, rakiplerinin çok sıkı olduğunu ve bu piyasadan yavaş yavaş çekilmeye başlaması gerektiğini söylemiştim. Yazının üzerinden geçen 4-5 ayın üzerinden sonra, Federer ilk önemli turnuvasını kazandı. Hem de Nadal'a karşı. İnşallah diyorum, inşallah bunu 1-2 turnuva daha sürdürerek beni güzeeel bir göt eder ve ben de gerine gerine buraya koca koca harflerle "GÖT OLDUM MUTLUYUM" YAZABİLİRİM. FUCK THE REST, ROGER IS THE BEST. PARDON CAPS LOck açık kalmış.

Women of Konyaspor


Böyle enteresan bir oluşuma denk geldim. Adamlar "Konyasporlu Hatunlar" diye site kurmuşlar resmen. Ne alaka bilmiyorum. Hatunların da neredeyse hepsi yabancı gibi duruyor. İki ihtimal var; Ya resimler Photoshop (ki resimlerin yeterince büyük hallerini göremediğimiz için kararsız kaldım), diğer ihtimal de, Konyaspor hastası ve yurt dışında yaşayan bir eleman, rica minnet ile yabancı hatunlara Konya forması giydirip fotoğraflarını çekiyor. Her ne olursa olsun, sırf şu tepedeki afet-i devran için bile takdir edilmesi gerek. Hoş bir oluşum olmuş. Konyalı Portlandlılar'ın ardından Konyalı Hatunlar'ın da katılımıyla Konya'nın sanal alemdeki önlenemez yükselişi sürüyor.

Kim siker derbiyi...

Bugün GS-BJK derbisi var. Sami Yen'deki son derbi vs. vs.. O değil de:
ATP Sezon Sonu Finali
Roger Federer - Rafael Nadal
NTV Spor - 19:30

27 Kasım 2010 Cumartesi

Türbanlı Sevişgenler


Hani türbanlıya 2. sınıf insan muamelesine kesinlikle ben de karşıyım. Nereye girerlerse girsinler, nerede takılıyorlarsa takılsınlar, umrumda değil. Ama.. Özellikle şu genç jenerasyonda türban kullananların %90'ının isteğiyle değil, aile korkusuyla türban kullandığından eminim. Ailelerin çoğu lafta "ben çocuğumu serbest bırakıyorum, o takıyor" dese de çocuklarla samimi şekilde konuşup serbest bırakmadıkları kesin. Geçen gün sıradan bir barda takılırken aklıma gelen bu mevzuda, amacım türbanın doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmak değil, resim de tamamen temsilidir. Ama ailelerden rica ediyorum: Lütfen kızlarınızın başını zorla kapatmayın. Sonra ücra barlarda sevgilileriyle yiyişirken çok komik görünüyorlar lan. Valla bak.

İbneye bak!


Ulan pezevenk, bütün vücudunu çizdirmişsin, 75. dövmeni yaptırırken hala suratındaki ifadeye bak. Kalıbından utan ulan...

Sanatsal Sapık #29

26 Kasım 2010 Cuma

Ducati'li Rossi ve Moto GP 2011


Motor sporları dünyasının en merakla beklediği şeylerden biri yeni Moto GP sezonu. Tabii daha çok var ama bu kadar önceden ilk kez bu kadar ilgi görüyordur heralde. Malum Rossi'nin yıllardır rekabet içinde odluğu Ducati'ye geçişi büyük olay yarattı ve neler yapabileceğ ibüyük merak konusu...

Doktor'un performansı yıllardır artık bisikleti haline gelen Yamaha M1 ile bile düşmeye başlamıştı, ki o zor olanı seçerek, yeni bir markaya geçti. Yamaha M1'i bu kadar geliştiren adam feedback'leriyle Rossi oldu. 2003'te falan Rossi virajlardan powerslide ile çıkarken artık motora drift yaptıramaz hale geldi, tamamen Rossi'nin feedback'leriyle gelişen M1 sayesinde. Yani çok emeği var M1 üzerinde. Sevgililerin vedalaşmasını buradan izleyebilirsiniz.

Ducati, kullanması oldukça zor bir motor. Torklu ama virajlarda M1 kadar iyi olmayacak. Sesi, tepkileri, aerodinamiği.. Her şeyi farklı bir motosiklet. Bu da fiziksel olarak büyük bir stres demek. Her ne kadar zoru, stresi seven bir yapıya sahip olsa da artık 25 yaşında falan değil Doktor, 32 yaşında olacak seneye. Bu sporlar için çok ciddi bir yaş. Ducati, tek şampiyonluğunu Stoner ile yaşayabildi, o da Stoner'ın Ducati'yle mükemmel şekilde bağdaşan agresif ve cesur sürüş tarzı nedeniyle. Ayrıca Rossi'nin omuz ve bacak sakatlıkları yeni yeni iyileşiyor. Ve her şeyden önemlisi, artık rakipleri her zamankinden daha dişli. Stoner, Lorenzo, Hayden, Pedrosa, Dovisiozo.. Aslında yaşı 30'un altında olsa, ölümüne çalışarak ve ekibe geri bildirimlerle 1-2 sene içinde bir canavar halina gelebilirdi ama yaşı da bu konumdayken, ben önümüzdeki sezon için Rossi adına çok umutlu değilim. Olur da yaşın getirdiği performans düşüklüğü yaşamazsa, o zaman bir sonraki sene çok acayip olabilir işte.

Yeni sezonu merakla bekliyoruz.. İnşallah göt olurum.

Sevgili Megan...

25 Kasım 2010 Perşembe

"Babaaaa bana bisiklet al"


Vakti zamanında aşırı enerjik, sportif gençlerdik. Abartısız söylüyorum, akşam 6'dan 10'a kadar 4-5 tane ölümüne basket maçı yapar, ardından da gece 12-1 halı saha maçına giderdik. Çok eskiden bahsetmiyorum, 3-4 sene öncesinden, lise yıllardından bahsediyorum. Dolayısıyla da oldukça yüksek kondüsyonlu, zayıf ve çeviktim. Vakit geçtikçe hamlaştık tabii. Şimdi de görünce kilolu denecek biri değilim çok şükür, 1.80 boy, 76-77 kiloyum. İdealimin 72-73 kilo falan olduğunu düşünüyorum. Ara ara bu kiloya insem de, bazen 78'lere çıktığım oluyor ki hayatta en korktuğum şeylerden biri fazla kilo, hemen frenliyorum kendimi. Kilo alıp-verme serüvenimden bahsetmiştim bir süre önce.

Son zamanlarda da hem biraz kilo vermek, hem de forma kavuşup biraz kondüsyon depolamak amacıyla akşamları koşmaya başlamıştım. Dönüşte mekik, şınav falan.. 1 hafta falan yaptıktan sonra aklıma dahiyane bir fikir geldi. Soğuklar da başladı. Gecenin bir saatinde götüm donarak koşmaya çalışacağım, terleyeceyeceğim de, eve gelene kadar terim soğuyacak vs.. 100 liraya küçük bir kondüsyon bisikleti aldım ve dertlerim son buldu. Koyuyorum bilgisayarın karşısına, bir yandan istediğimi izleyip dinliyorum, bir yandan da bisiklet çeviriyorum. Vallahi büyük teknoloji.

Yeni bir doz Bar Rafaeli

3D Merakı


Gittiğim 3 boyutlu filmlerde, filme konsantre olmaktan çok, sahnelerdeki 3D'nin derinliğini her seferinde yakalama ve bu teknolojinin nasıl yapıldığını çözme derdine düşüyorum. Yeni popülerleşen bir teknoloji tabii, çok aşina değiliz. Öyle olunca da sıradan konuşma sahnelerinde bile odadaki derinliğe, eşyaların duruşuna falan dikkat ediyorum.. Acayip ilgi çekici bir şey tabii.

Saw 3D'ten sonra iyice merak saldığım bu olaya artık yavaştan evde geçiş yapmaya başladım. 3 boyutlu filmler indirmeye başladım. Yukardaki basit 3D gözlükten bir adet sipariş ettim. 8-10 TL bir şey fiyatı. Tabii piyasada 50-100-200 liralara profesyonel 3D gözlükler olduğunu düşünürsek, bu işin en boktan başlangıcı. Ama eğer verim alabileceğimi hissedersem, bir süre sonra onlardan da bir tane alabilirim. Tabii bu alan biraz geniş. Sinema salonlarındaki profesyonel gözlükler işin şu an son noktası ancak normal bu tarz ucuz gözlüklerde 5-6 çeşit gözlük var. Gözlükler, cam renklerine göre ayrılıyor ve her gözlükle her film izlenmiyor. Filmin renk kurgusuna göre gözlük seçmek gerekiyor. Mavi-Kırmızı, Pembe-Yeşil ve Mavi-Kahverengi en fazla kullanılanlar. Bunlar içinde de en fazla kullanılanı mavi-kırmızı olduğundan şimdilik onunla başladım. Ona uygun bir sürü animasyon, resim ve 1-2 film falan da indirdim. Gözlüğün gelmesini bekliyorum.. Gelince gelişmeleri bildiririm artık. İnşallah sıçmayız.

24 Kasım 2010 Çarşamba

LakersTR 2010 Christmas Buluşması


LakersTR.com olarak 2010-11 sezonunu açıyoruz. Yeni buluşmamızı Christmas akşamı oynanacak olan Miami maçı için düzenliyoruz. 25 Aralık Cumartesi gecesi saat 12'de olan maçı izlemek için, 50 civarı bir katılımcı bekliyoruz. Şimdiden 25'e ulaştık. İstanbul'da yapılacak olan buluşmada; Cumartesi akşamdan buluşulup, gece 12'ye doğru maçın izleneceği mekana geçilecek ve maç sonu moral durumuna göre, galibiyet turu aksiyonu ve Pazar sabahı kahvaltıya kadar birlikte vakit geçirilecek.

Katılım için:

* Olaya uzak olanlar için; Küçük buluşmaları da sayarsak, bu tahminen LakersTR'nin 20. buluşma organizasyonu falan. Yukarıdaki resim de 2009'daki şampiyonluk maçındaki buluşmadan çekilmiştir. Var mı ulan böyle bir topluluk?

4 8 15 16 23 42 @ HIMYM


How I Met Your Mother, başka dizilerin popüler karakterlerine dizide yer vererek çok ilgi çekici bölümler yaratmaya başladı bu sezon. House'un Dr. Cameron'ından sonra, son bölümde (Sezon 6, Bölüm 10) de Lost'un bahtsız bedevisi "dude" Hurley, harika bir bölümün başını çeken karakter oldu. Ve yıllardır tanıyorlarmış rolü biçtiler kendisine. Dizideki adıyla Blitz'in tıpkı Lost'taki gibi "lanetli" oluşuyla alakalı acayip komik bir bölümdü. Devam etme ışığı görüyorum kendisinde..

Bu arada Dr. Cameron da (yeni adıyla Zoey) dizide rol almaya devam ediyor.

Dövmeli #17

23 Kasım 2010 Salı

Kız olsam...


Hadi, gelin bir anlığına egolarımızı, homofobik duygularımızı bir kenarı bırakıp gerçekçi düşünelim. Kız olsaydınız bu orospu çocuğuna sabah akşam vermez miydiniz? İki dakka dürüst olun lan. Hatta kız olmayı geçtim, bu halinizle bile.. Uuu pardon, burada su boyu geçiyormuş, gelmeyin. Byee...

[Resmi Açıklama] Başsağlığı: BKM Mutfak


3-5-10 hafta sabrettik belki düzelir diye ama yok.. Artık o eski kahkahalarla güldüren, zeki esprilerle dolu, akıl dolu skeçler geride kaldı. Artık parayı vurmanın getirdiği rahatlık mı denir, ne denir bilemiyorum. En mantıklı açıklama olarak, oyuncuların bu programı basamak olarak kullandığı gerçeği duruyor ve bu misyon da artık bence tamamlandı.

Çok Güzel Hareketler Bunlar vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz. Başımız sağolsun.
-Çağlar Yıldız (Resmi Açıklama)

Mmm... #2

Yazık ediyorsun kendine yavrucuğum!


Şu hatunun gerçek insan olan halini gördükten sonra vallahi onun adına üzüldüm. Daha önce de 17 yaşında biri için fazla açık ve gotik giyimi, hatta konserde göğüslerini açmasıyla falan çok skandal yaratmıştı Taylor Momsen. Ben de geçmiş zamanlarda kendisi hakkında iki kelam etmiştim.

Geçen dolanırken 1-2 eski resmine denk geldim de resmen şok oldum. Bir örneğini tepede görebileceğiniz gibi kızımız ağzını yüzünü simsiyaha boyamayıp, siyah jartiyerler giymeyip, 20 tane piercing takmadığı vakit gayet güzel, hatta çok çok güzel bir hanım kızımıza dönüşebiliyormuş.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Bende mi bir tuhaflık var ulan?


Assassin's Creed 2'den başlayalım. Oyuna başladım, 20-25 görev yaptım, hala bana amelelik yaptırıyorlar, hala oradan oraya mektup götürüyorum, birilerini koruyorum. Arada iki tane adam kesersem şükredip oturuyorum. Hiçbir aksiyon yok. Tek aksiyon düşmanlardan kaçıp, çatıdan çatıya atlamak. Ulan o da iki kereden sonra sıkıyor..

Gelelim Borderlands'e. Bu daha da berbat. Silahlar zaten bir tuhaf. Herifi öldürmek için 20 mermi harcıyorum. Tuhaf, saçma sapan bir ortam, ne bileyim seveni vardır elbet bu tarzı da. Ama bana uymadı malesef.

Diyeceğim o ki, bakıyorum da, 5-10 kişi değil, dünyanın geneli bu oyunlara tapıyor, bense hiç hazetmedim. Sanırım sorun bende. Gerçi Medal of Honor 2010, Call of Duty BO, NFS Hot Pursuit'i falan günlerdir nefessiz oynuyorum ama bunlar tarz olarak tutmadı galiba.

"Vur gardaş kemanın teline"

(Foto: sonbahar91, deviantart)

21 Kasım 2010 Pazar

Beyazlar zıplayamaz!

"Blake Griffin, everyone!"

İzmirli Pamuk Şekercisi


Fotoğrafı çeken, Serkan Karaman adında yakînen tanıdığım, çok sevdiğim bir abim. Kendisi amatör bir fotoğrafçı, çekip çekip Facebook albümüne koyuyor. İçlerinden bu resmi seçtim. "İzmirli Pamuk Şekeri Satıcısı" diye iliştirmiş altına kendisi. Fotoğraf İzmir, Kordon'dan. Allah aşkına söyleyin, İzmir'den başka nerede var bu kadar güzel bir pamuk şekeri satıcısı...

At the end of the Bayram... #2


Evet... Bayram telaşesi, tatili derken blogu baya boşladım, farkındayım. Hatta son zamanda vakitsizlikten, blogu resimlerle doldurup durdum. Söz, telafi edeceğim. Kusura bakmayın. Kib. Mcks. By. Optm.

İnsan evladının en tuhaf icadı


Saw 3D'den geliyorum şimdi. Film yorumumu kısa tutacağım. Bence Saw 2'den beri en sürükleyici olan filmdi. 3D'ye odaklanmaktan filme çok konsantre olamadım. Bağlantılar, senaryo falan çok bağlamıyordu beni. Malum 3 boyut, her gün gördüğümüz bir şey değil, yeni yeni aşina olmaya başladığımız bir teknoloji. Yine de filmin aksiyonunu, geçişlerini falan beğendim. Bence gayet yeterliydi.

3D olayı aslında bu filmde çok yoğun kullanılmamıştı. Hani dikkatli izlendiğinde tabii ki her sahnede o 3. boyutun derinliğini hissedebiliyorsunuz ama bunu iliklerinize kadar hissedebildiğiniz, harbiden üzerinize bir şeyler geliyormuş gibi hissedilen 4-5 sahne var. Yine de ben en basit bir karede bile ekrandaki derinliğe konsantre olduğumdan film boyunca çok eğlenceli dakikalar geçirdim.

Bir final filmi olarak nasıl olduğunu söyleyip, bağlantıları ve cevapları analiz edebilecek kadar ısıkı bir Testere serisi takipçisi değilim. Hatta 3'ten sonrasını hiç hatırlamıyorum desem yeridir. Ama ben bir sinema izleyicisi olarak tatmin oldum. Hem vahşet pornosuna doydum, hem de sürükleyiciliğiyle zevk aldım.

Bu arada filmde Bobby'nin karısı rolünü oynayan Joyce'u çok ağır şekilde Rosario Dawson sanıp Tarantino'ya küsmüştüm ki, yanılmışım çok şükür. Şimdi resimlerine baktım ve kendimden utandım, çünkü uzaktan yakından alakası yok. Ama filmde valla billa benziyordu lan. Özellikle Death Proof'taki haline çok fena halde benziyordu. Neyse..

*** VAHŞET SPOİLER ***
O kadar adam kesildi, biçildi ama o Bobby'nin kadının karnından olta kancasının çıkarmaya çalıştığı sahnede kendimden geçtim. Herif ipe asıldıkça yemin ediyorum kendi içimde hissettim kancayı.
*** VAHŞET SPOİLER ***

18 Kasım 2010 Perşembe

Maker's Mark & Camel

48 ay olsun!

17 Kasım 2010 Çarşamba

Need For Speed: Hot Pursuit


NFS'nin yeni oyunu muhteşem olmuş. Grafiklerin mükemmelliği bir yana, oynanabilirlik inanılmaz sağlam. Most Wanted'tan beri ilk kez bir NFS oyununu ölümüne oynuyorum. Tutsak oldum, 2k11 My Player'dan uzaklaştırdı resmen oyun beni. Ayrıca ben, el freni fonksiyonunun bu kadar zevkli olduğu başka bir araba oyunu daha hatırlamıyorum. Virajları yanlayarak ölümüne yanlayarak dönüyorum, çok fena...

Red

16 Kasım 2010 Salı

...

Soru & Cevap


Bilmeyenler varsa buradan duyurayım, Cem Yılmaz'ın yeni DVD'si çıktı "Soru & Cevap" adında. Gittiği birkaç üniversitedeki soru-cevap şeklindeki, stand-up'a yakın bir konseptte gösteri düzenleyip, kaydedilmiş. 2 saat süren gösteride, stand-up'ları kadar güldürmese de, bir çok zorlama ve uzatılmış şakalar bulunsa da, gayet eğlenceli olmuş. Güldürüyor mu, güldürüyor. Gerisi, "koy götüne rahvan gitsin" o zaman.

Benim gibi, Cem Yılmaz'ın piyasadaki her bir videosunu dahi izlemiş birileri varsa buradan indirilebilir.

İyi Bayramlar #4


Şşşşhhh.. Sessiz! Akraba ziyareti yok, el öpme yok. Herkes evinde otursun. Temiz bir bayram olsun. Bayramınız kutlu olsun...

15 Kasım 2010 Pazartesi

Yönetim İstifa!


Şimdi açıp bakmaya üşendim de, zamanında Galatasaray'daki tek kanserin yönetim olduğunu söylemiştim. Bugün de görüyoruz ki, sorun ne Skibbe'ymiş, ne Rikjaard'mış, ne de futbolcular.. Gerçek kanser, hiçbir şeye somut çözümler üretemeyen, transferde, takım içi yönetimde, hiçbir şeyde ağırlığını ortaya koyamayan Galatasaray yönetimidir. Yönetimi istifaya davet etmek bu taraftarın en büyük hakkıdır.

Çok sabreden GS taraftarı da, son maçta sahaya arkasını dönerek, yapılabilecek en sabırlı, en terbiyeli protestoyu yaptılar. Helal olsun.

* Tabii futbolcuların suçu yok derken, yukardaki şerefsizi hariç tutuyorum.

Lake

14 Kasım 2010 Pazar

13 Kasım 2010 Cumartesi

Mmm...

Dövmeli #16

Apartment

12 Kasım 2010 Cuma

Güneşi gördüm!

Sanatsal Sapık #28

Goodness #4

"Babam uyuyor"

Böylesini görmemiştim. Hahahahah.

11 Kasım 2010 Perşembe

"Bence atmosfer gayet güzel"


Fotoğrafı Kaan biladerimin blogunda gördüm. Tabii o resimle alakalı bir şey söylememiş, bloga birkaç gün ara verdiğinin haberini verirken koymuş bu resmi. Ona da benden bulaştı bu tarz kuvvetle muhtemel :) Hemen yorumu patlattım altına ve öğrendim ki resimdeki hatun Scarlett Johansson'muş. Esquire Dergisi'ne verdiği pozlardan biriymiş. Aslında Kaan'ın blogunda da yorumladığım gibi, bayıldığım bu resimde beni esas cezbeden Scarlett ablamızın harika vücudu veya verdiği pornocu pozundan ziyade, seksi kadın vücudunun bu tür atmosfer ve mekanlarda ne kadar hoş, ne kadar canlı durduğu.. Evet, ilk dikkat çeken hatun oluyor ama resim incelendiğinde kadınkişinin biraz daha geri planda kaldığını, etraftaki objelerin dikkat çektiğini görüyoruz. Aynı konseptte verdiği diğer birkaç pozu buradan dikizleyebilirsiniz. Ama o resimlerde kadın vücudu çok daha ön planda olduğu için yukardaki kadar etkileyici değil bana kalırsa.

10 Kasım 2010 Çarşamba

iPhone

Sports #65

River Plate'li kızımız serinin tepelerinde yer almaktadır.
Devamı burada!

"Baş belası" mı demiştim?


GTA 4'ü yüklerken yaşadığım engebeler yüzünden oyun için bu tabiri kullanmıştım. Lafımı hemen geri alıyorum. Bir Assassin's Creed 2 yükleme macerası geçti ki başımdan, evlere şenlik. Neyse, anlatmakla uğraşmayacağım. Ubisoft Login, Product Key, Ubisoft Game Launcher.. En sonunda isyan edecektim. Muhtemelen yüklemeye çalışanların bir çoğu da yaşamıştır benzer sorunları. Korsan oyuncuların işi git gide zorlaşıyor. Herifler ellerinden geleni yapıyor engellemek için. Oyunları indirip yüklemek de gün geçtikçe daha zor bir hal alıyor. Herhangi bir oyun için mümkün değil, bu kadar uğraşmam, silerim gider ama bu oyunun ne kadar acayip olduğunu çok duyduğum için baya bir uğraştım.

Oyun gerçekten inanılmaz. Henüz başlarında olmama rağmen değdiğine eminim.

9 Kasım 2010 Salı

Kim?


Kim Clijsters, boğa gibi hatun. Bacak kaslarıyla falan acayip yapılı, sağlam ama çok kaba da durmayan bir fiziği var. Hamilelikten sonra sahalara yaptığı muhteşem dönüşünü sürdürüyor. Kare US Open finalinden. O gün Benim Kız'ı yenerek kupayı kaldırmıştı. Resim de yeşil fonla, 180 derece bacak açısıyla harika çıkmış. (Resmi ilk bu blogta görmüştüm. Saygılar.)