5 Aralık 2015 Cumartesi

Vay babayın kemiğine


Norveç'in aslında zannettiğimiz kadar sakin ve huzurlu bir yer olmadığını bize elinden geldiğince anlatan Hodejegerne (Head Hunters / Kafa Avcıları), izlediğim gerçekten güzel ve orjinal filmlerden biriydi. Şu klişeyi de eklemeden edemeyeceğim; bu film Hollywood'dan çıkmış olsaydı herkes haberdardı ve yüz binlerce methiyeler düzülmüştü. Oysa şimdi bu postu okuyanların belki de hepsi filmden ilk kez haberdar oluyor.

Filmin konusu zaten baştan enteresan.. Norveç'te yaşayan, güzel bir işi olup, iyi para kazanan ama kazandığından çok daha lüks, fakat emanet bir hayat yaşamak için kıymetli tablolar çalan bir adamın hikayesi.. Düzenli olarak yaptığı hırsızlıklarla orta irili-ufaklı vurgunlar yapan ve bu parayla 30 milyon euroluk kiralık bir evde oturup, kiralık ultra lüks bir arabaya binerek, güzeller güzeli olan karısını elinde, yaşam standartlarını da olması gerekenden çok daha yukarılarda tutabilmeye çalışıyor. Daha sonra en büyük vurgunu yapmak için iş birliği yapmak istediği bir adamla başı "oldukça büyük" bir derde giriyor. Sonrası hem gerilim, hem gizem, hem aksiyon, hem de birbirini takip eden inanılmaz olaylar silsilesi..

Filmin hem en başlarında, hem ortalarında defalarca, hem de sonunda mütemadiyen "yok artık" diyorsunuz. Hatta isteğe bağlı olarak "vay babayın kemiğine" de diyebilirsiniz..

İzleyin.

Hiç yorum yok: