Biraz futbola dönelim... Öncelikle Luce Baba'nın takımına UEFA Kupası hayırlı olsun. İnsan Galatasaraylı olarak kötü oluyor tabii. Neden? İki şey var.. Sen Werder Bremen denen takımı deplasmanda dize getirmişsin, heriflerden daha iyi oynayarak yenmişsin. Belki o dönemde 10 kere yapsan 9'unda yeneceksin. Ama şimdi bakıyorsun, adamları parçaladığın platformda adamlar finalde. Neredeyse de şampiyon oluyorlardı, ufak farkların belirlediği bir maçta kaybettiler. Yine seni eleyerek çıkan Hamburg'u iki maçta da dize getirmişsin. Heriflere 20 dakikada turu hediye etmişsin. Bu birincisiydi.
İkincisi; Luce'yi beğenmedin, korkak deyip gönderdin, adam önce gitti Beşiktaş'a tarihinin sezonunu geçirtti, ardından Avrupa'da harikalar yarattı, takımını Şampiyonlar Ligi müdavimi yaptı, sonra da UEFA Şampiyonu oldu. Gerets denen adamı "birşeyden anlamıyor" deyip gönderdin, adam Marsilya ile altın sezonunu yaşıyor. Ayrıca bir Ribery faciası var, ki Türk futbol tarihinin en vahim ve acıklı olaylarından biridir. Şu sıralar United'ların, Chelsea'lerin, Real'lerin peşinde olduğu, eski Rolls Royce'lar misali fiyat biçilemeyen herifin üç kuruşluk cep harçlığını yatıramıyorsun ve tarihi belki de elinden kaçırıyorsun. Ha "onlar kesin tutulmalıydı, öküz yönetim, bak adamlar süpermiş" edebiyatı ucuz kaçar böyle ortamda, ama en başta dediğim gibi insan üzülüyor. Nasıl üzülmesin? Hele onlardan sonra gelenleri görünce...
Galatasaray bu sezon Hamburg maçında bitti. Tükendiği an 3. golü yediği andır. O golle ligi de kaybetti. Bülent Korkmaz bitirdi belki de, 2-0 olan maçta yaptığı tercihlerle... Ha Bülent Hoca'ya o maç için özel olarak aslında laf söylenmeyebilir. Neden? Sen bir şekilde 2-0' ı bulmuşsun, hala tek kale oynuyorsun ve rakipten bariz daha iyisin. Yani maçı o noktaya, o oyuncular getirdiyse, aynı oyuncular 3 gol üst üste yemeyecek. Ama Bülent'in çok yetersiz bir adam olduğu da başka bir gerçek. Yürekli bir adam, Cimbom için her zaman en iyisini istediğinden eminim, iyi niyetinden de hiç şüphem yok, ama yok bunlar yetersiz. Herşeyden önce teknik adam beyni olacak adamda. Süper bir futbolcu olmak da yetmez bunun için, sahada olan biteni okuyabilmek gerek. Ve Bülent Hoca, o atmosferde benim gördüğümü göremiyor. Kesinlikle sahada olan bitenden haberi yok. Bu tartışma daha genişletilebilir ama kısacası, sahada çok net, bariz olan durumdan bile haberi yok ve değişiklik konusunda rezalet ötesi. Ha, belki ilerde iyi bir hoca olacak, hatta 10 sene sonra belki hepsini telafi edip Türk Milli Takımı'nın başına geçecek, tarihi başarılar getirecek, kim bilir.. Bilemeyiz. Ama Galatasaray takımı bunun için uygun ortam değil. Fenerbahçe, Beşiktaş, Sivas, Trabzon gibi kulüplerin bu kadar aç olduğu ve Avrupa başarısına hasret olunan bir ortamda Korkmaz kendini burada geliştirecek diye bekleyemez bu kulüp. Hatalarını kaldıramaz. Kısacası uygun bir şekilde gönderilmeli. --Keşke hep "Büyük Kaptan" olarak kalsaydı. Çıkık omuzla UEFA Kupası'nı kaldıran, Süper Kupa'yı alan, Diyarbakır maçında orta sahanın gerisinden önde olan kaleciyi avlayan, yıllar yılı Popescu'yla, Frank De Boer'la ve niceleriyle göbekte dağ gibi duran Büyük Kaptan...
Diğer bir vehamet ise, seneye elde kalacak kadro durumunun soru işaretini koruması. Tarihin en iyi GS kadrosu kurulup, yaşanan başarısızlık üstüne başarısızlık... Üstelik ucuna bile getiremeden, tüm kulvarlara erkenden çakılan veda... Bu da neyi doğurur? Oyuncularda mutsuzluk...
Arda'nın mutsuz olduğu kesin, Topal gitmek istiyor, Servet'in de pek durmak istediğini sanmıyorum, Barış da Almanya'da oynamak istediğini söylemişti. Volkan yetersiz adam, sol kanat tek başına Balta'ya kalıyor, genç oyuncuların akıbeti belirsiz. Sabri, Ümit, Hasan üçlüsü mümkünse Florya'ya bir daha uğramaları yasak şekilde gönderilsinler. Bunlar Türk'lerin durumuydu sadece.
Yabancılara gelince.. Öncelikle mümkünse
Kewell ve
Baros dışında herkese kapı gösterilsin. Santcis'in kontratı olsaydı bir sene daha denenebilir derdim, ortalamanın üzerinde bir kaleci bence ama o da kiralık, ne yapılır bilmiyorum. Lincoln bir dakika tutulmamalı, Linderoth zaten gidecektir. Ama soru işareti, Baros mesela kalmak isteyecek mi? Şahsen ben onun yerinde olsam "
kendimi bulmuşum, 25 golü çakmışım, ne işim var Şampiyonlar Ligi'ne bile gidemeyen GS'da?" diye düşünürdüm aynen. Ki muhtemelen gidilemeyecek ŞL'ye. Kewell için de tamamen aynı şeyler geçerli ama o "kalmak istiyorum" gibi birşeyler söylemiş, bilemiyoruz. Bakalım bu iki koca adam için, sadece UEFA'da mücadele etmek, kendilerini bulmalarını sağlayan kulübe vefa örneği göstermek için yetecek mi?
Yönetime gelmek hiç istemiyorum aslında. Ne olursa olsun, yönetim hakkın konuşmayı pek sevmiyorum. Hem arkaplan adamları oldukları için haklarında %100 bilgiye hiçbir zaman sahip olmamız mümkün değil, hem de sahada sergilenenden sonra insanın o arkaplana geçesi gelmiyor pek. Malesef başarısız bir yönetim örneği sergilediler sene boyunca. Oyunculara gereken tutumu gösteremediler, tutarsız kararlar verdiler, Lincoln denen herifçioğluna saçma sapan toleranslar gösterdiler vs... Onları kurtaracak şey, Aslantepe olabilir mi? Olabilir. En azından elleri rahatlayabilir ama bu da uzun vadeli bir plan hala. Ve işin içinde "sponsor, Galatasaray yönetimi, planlanmış iş" üçlüsü olunca içim hiç rahat değil, her an bir bokluk çıkacak ve stad tamamlanamayacakmış gibi geliyor. Bir başka kocaman soru işareti; büyük maçlar dışında Sami Yen'i bile doğru düzgün doldurmayan Galatasaray taraftarı bu iki katı büyüklüğündeki stadı nasıl dolduracak?
Ve size bir bonus soru daha; Seneye muhtemelen UEFA'da mücadele edecek Cimbom. Acaba yine "2000 ruhu geri geldi" cümlesini her fırsatta dile getirecekler mi? Son 2 sezonki fiyaskoya rağmen bu yapılacak mı?
Hadi eyvallah.