23 Ağustos 2010 Pazartesi

Vahamet


Uzun bir süre için son futbol yazım bu sanırım. Çünkü bu sene GS'ı her izleyişimde biraz daha yaşlanıyorum. Baya bir süre izlemeyeceğim Süper Lig falan..

İşin boktan yanı, bu takımı bir transfer falan kurtarmaz. Baştan kurgu hatası. Sen vizyon sahibi olacağım, sınıf atlayacağım diye Rijkaard gibi ŞL'yi bile kaldırmış bir adamı getiriyorsun, ama orada Xavi, Iniesta'larla oyun kurmuş adamı, burada Ayhan, Barış, Sarp üçlüsüyle baş başa bırakıyorsun. Ligler başlayalı 2 hafta, Avrupa Ligi başlayalı 2 tur olmuş, hala transferi tamamlayamamışsın, bu zamana kadar 2 yabancı transfer yapmışssın, ikisi de sakat. Dünyanın en sık sakatlanan adamlarını getirme konusunda üstüne yok. Takımdan soğutup "lütfen" gönderdiğiniz Haldun Üstünel'in getirdiği 2 adamdan başka top oynayabilen yok. Bir kavgada, kargaşada Avustralyalı Kewell'dan başka rakibe başkaldıran yok. Takımda ayrımlar, kutuplaşmalar, güvensizlikler diz boyu.

Çok yerdiğimiz rahmetli Özhan Canaydın en azından bir politika bellemişti kendine. Ucuz, mütevazi adam alıyordu, yine de takım her kulvarda kafadaydı, çünkü futbol dışı sorunlar bu kadar büyük değildi. Sen geldiğinden beri 30 milyon euro harcamışsın, daha bir kez Şampiyonlar Ligi'ne gidememişsin.

Sonra konuşursun, sezonun en iyi topunu oynadık da bilmem ne.. Geçiniz efendim. Sezonun en iyi topunu oynadım dediğim maçta, kendi sahanda 1-0 mağlupken, rakip FB, BJK bile olsa son yarım saat ablukaya alman lazım rakip kaleyi. Ablukaya almayı geçtim, topu ileriye bile oynayamıyorsun. Evet, eyyamcı hakem dünyanın en net kırmızı kartını çıkaramadı göt korkusundan, ama şu durumda hakem falan konuşanı Allah taş eder.

Kısaca; Galatasaray ölmüş, ağlayanı yok. Yönetim bu işi nasıl çözmeye çalışacak, ya da çalışacak mı göreceğiz... Yazık.

Hiç yorum yok: