16 Temmuz 2010 Cuma

Biz eskiden... #16

Evet, ölmek üzere olan en efsane serimizi yeniden diriltmeye karar verdim. Serinin 16. bölümünde, asırlar boyu en çok oynanan, en salak oyunu ele aldım. Umarım en azından birkaç kişinin anılarını canlandırabilirim.

Saklambaç


Canınız çok mu sıkıldı? Top, taso, Playstation.. Hiçbiri yok mu? Dert etmeyin. O zaman oynayabilmek için gerekli olan tek objenin "insan" olduğu mübarek oyun saklambaç var. Açıkçası biz deli gibi oynardık. Futbolun dibine vurup, kavgamızı edip, ruhlarımızı rahatlattıktan sonra, daha az adrenalinli olan saklambaça sarardık.

Önce aramızdan salağın biri melodili bir şekilde "saklambaç oynayanlar elime mum diksin" saçmalığını yapardı. Evet, o yaşta bu 'salağın biri' ben de olurdum zaman zaman. Genelde herkes avucunu açmış, bu tuhaf şeyi söylemekte olan arkadaşımızın avucuna parmağını koyar, mumunu dikmiş olurdu. Dikmeyen bir angut (bu nasıl bir tamlama oldu lan?) çıkarsa, zorla veyahut döverek diktirilir ve oyuna bir şekilde başlanırdı. Ondan sonraki adım "oo piti piti" tekniğiyle ebemizi bulmaktı. Evet ebemizi...

Sayın ebemiz, kollarını bir duvara dayayarak, gözü kapalı bir şekilde 100'e kadar hızlıca sayardı ve şu kutsal cümleyi söylerdi: "98, 99, 100. Önüm, arkam, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe." Bunun da meali şuydu: "Yani sakın ola ki götün biri, insan gibi bir yere saklanmak yerine yumduğum direğin arkasına veya benim arkama falan saklanıp, ben gözümü açar açmaz beni korkutarak 'şak' diye sobelemeye kalkmasın. Çünkü öyle yapan bizden değildir ve sobelenmiş sayılır. Ayrıca sırf piçliğine, oyunun tadını kaçırmak için saklanmayıp da ortalıkta öküz gibi dolaşan birileri varsa o da otomatikman ebe olur. Haberiniz olsun." Ebenin bunu söyleyeceğini bilmesine rağmen yine de, embesil gibi saklanmayan veya arkasına falan saklananlar olurdu..

Neyse, eğer böyle bir şey olmazsa (ki pek olmazdı) sessizlik içinde ebe başlardı saklananları aramaya. Milletin saklanma yerleri başta arabaların arkası olmak üzere, genelde ev bahçeleri, çöp tenekesi arkaları, duvar kenarları falan olurdu. Ebe kimi nerede gördüyse, yerin ve kişinin ismini söyleyip sobelerdi. "Çağlar! Kırmızı Lamborghini'nin arkasındasın! Sobe!" gibi. Tabii, öyle bir mahalleydi bizimkisi. Eğer ebe görmeden, saklananlardan biri hızla koşup duvara ebeden önce sobelerse, bir dahaki elde ebe olmaktan kurtulurdu. Ve böyle böyle, o el en son kalan, sobeleyemeyen kişi ebe olurdu. Tabii bir de "çanak çömlek situation" dediğimiz olay vardı. Eğer ebe "Oğuz! İsmail abilerin villasının bahçesindesin!" der ve aslında o Oğuz değil de Kaan olursa, işte o zaman tüm saklananlar anında çıkıp "çanak çömlek patladı" olayını söylerlerdi hep bir ağızdan. Böylece ebe bir kez daha yumacaktı..

Başka da kural yoktu zaten. Böyle böyle, kısır döngü şeklinde gider ve canımız sıkılınca bırakırdık. Aynı şeyi akraba ziyaretlerinde evde de yapardık. Amma gerizekalıymışız lan bu arada...


Not: Üstteki grafik Ata Demirer karikatürüdür esasen. Kendisinin "ben çocukken saklambaç oynayamazdım, nereye saklansam bi yerim görünürdü, hatta diğer çocuklar benim arkama saklanırlardı" sözüne ithafen yapılmış olsa gerek...

4 yorum:

Btg dedi ki...

"Çağlar! Kırmızı Lamborghini'nin arkasındasın! Sobe!"

ohahahahaaa :D mükemmel.

HayattanSıkıldıgımda dedi ki...

Harbi bende kendimi gerizekalı hissetim.Naptın bana :D

gurbetciler dedi ki...

biz eskiden #17 bence CARTEL olmali ciktiginda dinlemeyen cocuk kusagi yoktu diye dusunuyorum.

cartel 1 numara en buyuk
cehennemden cikan cilgin turk... :)

Çağlar dedi ki...

Teşekkür ederim Burcu, bloga katılımın ve destek verme isteğin çok hoş.

Kartel dediğin gibi zamanında çok popülerdi ama tek bir şarkısıyla çıkış yaptılar, sonra tek tük birkaç parça dışında görünmediler. O yüzden, evet bahsedilebilir ama koca bir yazıda Kartel için yazılacak o kadar şey olduğunu sanmıyorum. Yine de öneri için çok teşekkürler.