6 Temmuz 2009 Pazartesi

Biz eskiden... #13

Ya, bu yazı serisinde daha önce yazdığım yazılara bakıyorum da, hacı ben çocukluğumu harbiden dolu yaşamışım lan. Torpiller patlamışım, evdekiler uyuyunca kırmızı noktalı alemlere dalmışım, deli gibi çizgi film izlemişim, atari oynamışım, atari salonlarında servetler harcamışım, Pokemon oynayıp, tasolarını oynamışım, uğruna kavga etmişim, sabahın 10'larından gecenin körüne kadar top peşinde koşturmuşum, mahalle maçları yapmışım.. Şimdiki çocukları düşünüyorum da, hatta görüyorum, kuzenleri, komşu çocuklarını falan.. Daha 6-7 yaşından başlıyorlar bilgisayar başında pineklemeye. 10 yaşında çocuklar Facebook'tan çıkmıyor, GTA'nın başından kalkmıyor. Sokakta oynama diye bir olay kalmadı doğru düzgün. Valla aynı şeyi babam söylüyordu benim için ama demek ki git gide çürüyor bazı kültürler, yerini yeni şeyler alıyor istemsiz.


Bisiklet Kültürü

Bisiklet 90'ların racing motoruydu yahu. "Neler yapardık, neler.." diyeceğim, ama o da bu serinin en klişe lafı oldu ahah. Neler yapardık? Bisiklet yarışları yapardık, ön kaldırma rekorları denerdik, lastiği arkasını kaydırma ve kaldırma oalylarına girerdik, inşaat kumlarının üstüne hızla tırmanır aşağı inerdik, mahalleden çoook uzak yerlere gitme adventure'ları yaşardık, tabii anne-babadan gizli...

Öncelikle arkadaş arası, mahalle kültüründe 3 tip bisiklet türü vardı, sonra yıllar sonrasında bir tür daha eklenip 4 oldu.. Normal bisiklet, kız bisikleti, yarış bisikleti + amörtisörlü bisiklet. Normal bisiklet artık sokaklarda çok göremediğimiz türden bisikletler, ama o zamanların en güncel ve popüler türüydü tabii. Kız bisikleti de, ön demiri aşağı doğru eğimli olan bisikletlere denirdi, ne alakaysa. Cinsel organla ilgili olduğunu düşünürdük o zamanlar, anlarsınız ya. Bilemiyorum artık. Bir keresinde, babama bisiklet alması için yalvardığım günlerde gidip kız bisikleti almıştı, mahallenin aylarca alay konusu olmuştum valla. Yarış bisikleti, o zaman da şimdi de sokakta pek görebildiğimiz bir tür değil. Ama ara sıra görüldüğünde "uhhh yarış bisikleti lan" tepkisi verilirdi, UFO görmüş bir efektte. Ve tam bisikletlerin popülerliğini yitirmeye başladığı dönemlerde, Amörtisörlü Bisiklet kavramı çıkageldi hayatımıza. Üstünde hopladın mı fıstık gibi yaylandıran, süper bir icattı valla.. Herkes alamıyordu, pahalıydı. Ama yıllar sonra anladım ki, yokuş çıkarken normal bisiklete göre çok daha fazla yoran, gereksiz bir icatmış.

Yaptığımız ekşınlardan başlayalım.. Bisiklet yarışları klasik olaylardı ve mahallelerde kimin birinci olacağı belliydi hep. Zaten futbolun çok popüler olduğu bir mahallede yaşadığım için, futbolda en hızlı koşan adam, bisiklet yarışını da kazanırdı. Ki bu, bizim mahallede bendim ayıptır söylemedi. Valla lan. En hızlı koşan olduğum için, bisiklet yarışlarının da hepsini kazanırdım. İkincisi.. Ön kaldırma olayları. En popülerlerinden biri budur. Aniden pedala yüklenilir, bisikletin önü havaya kaldırılırdı ve önü kalkıp olarak en uzun süre girme yarışı yapılırdı. Genelde pedal sayısı üzerinden olurdu. "Ben 16 pedal ön kaldırabiliyom olum" tarzında.. Lastik kaydırma da çok meşhurdur elbet. Bol kumlu alan seçilir, gerekli hız yapılır ve daha önce bisikletçiye en sert şekilde ayarlatılmış olan arka fren var güçle sıkılırdı. Arka tekerlek kayardı, o şekilde ne kadar uzun süre gidersek artık... Tekerleğin çıkardığı uzun iz, kontrol edilirdi sonrasında. Bir de ön freni çok iyi sıkıp, arka tekerleği havaya kaldırma hadisesi vardır ama bu pek popüler değildi. Arka koltuğa ağırlık bindiğinden ve ön frenler genelde boktan olduğundan, iyi kaldıramazdık arkayı. İnşaat kumları da bizim zamanlarımızın olmazsa olmazıydı. Vargücümüzle hızlanır tepesine hızlıca çıkardık, bazen havada uçar yere kapaklanır, her yerimiz kan içinde kalırdı, bazen de yumuşakça geri inerdik.

Bizim için en heyecan verici olanı ise bisiklet maceralarıydı. 4-5 bisikletli toplanır, mahallenin bulunduğu mekandan olduğunca uzak yerlere gitme maceraları yaşardık. Tabii yaşlar 10-12 civarı, korkuyoruz. Anneler sürekli balkonlardan çağırıyor, uzun süre kaybolmaktan tırsıyoruz. Çok uzaklaşıp tanımadık yerlere girdikçe, evimizi özleyip geri kaçıyoruz. Böyle böyle derken, her seferinde biraz daha uzağa gider, gidemeyenlere hava atardık "olum biz dün Oğuzlarla köprünün oraya gittik görsen arabalar filan süper yer" gibisinden.. Hatta yanımıza ekipman alırdık, su, yiyecek falan. Dağa çıkıyor havası yaratırdık oğlum.

Bisikletle ilgili en meşhur laflar nelerdi peki?

- "Senin pisklet kaç fites?"
- "Bi tur versene lan!"
- "Arka mahalleden dönüp gelcem."
- "Benim dayım 250 pedal ön kaldırıyo!!"
- "Olm senin tekerler sekiz mi çiziyo lan!!?"
- "Geçen anayolda arabanın birini geçtim olmm.."
- "Ya birinci fiteste daha rahat gidiliyo neden onun adı birinci fites ki?."
- "Geçen fırının ordaki yokuşu 14. viteste tırmandım ama ayaklarım koptu!"

Bonus 1: Her zaman onları altımızdaki Kawasaki'ler, Honda'lar, hatta Lamborghini'ler olarak hayal ettiğimiz için, gerçek araca yakın olmasını isterdik. Peki bu uğurda yaptığımız en büyük gelişme neydi? Arka tekerleğin oraya pet su şişesi sıkıştırmak. Oraya şişeyi sıkıştırdığınızda hızınızda çok büyük bir düşüş olsa da, "drrrrrrrrrrzz" diye çıkardığı sesi, 1300 CC'lik bir Honda motorun sesi olarak hayal eder, öyle kullanırdık. Muazzam bir hazdı.

Bonus 2: Arka tekerleği kaydırmanın aslında en ilkel ve kolay olu, freni sıkmak değildi. Sağ ayağı arka fren pabucunun olduğu yere uzatıp, ayakkabıyı lastikle demir arasına sıkıştırmaktı. Ayağınız acımazdı ayakkabı olduğu için, ama tekerlik aniden sıkıştığı için acayip kayardı arka tekerlek. Sadece kumda değil, her zeminde hem de. Tabii bu uğurda her ay babalara yeni ayakkabı aldırmak zorunda kalırdık, o da ayrı mesele.


4 yorum:

Cassy dedi ki...

çağlar sen acayip bir adamsın. bunların hepsini neredeyse ben de yaşadım ve okurken çok tuhaf oldum ama bu yazıyı okumadan önce hiç düşünmezdim o günleri yani. düşünsem de bu kadar derli toplu ve zevkli şekilde yazıya dökemezdim heralde.

ercü dedi ki...

hahaha babuş buda süper olmuş helal valla yaa...
"vouuhh aq yokuşu 12. fitesste çıkktım gördün mü olum koydum yine hahahaha" :D:D

Çağlar dedi ki...

Eheh eyvallah, sağolun.

Beercholic dedi ki...

süper ya vallahi anıları canlanıyor insanın okurken.. eline sağlık.