3 Ağustos 2008 Pazar

Biz eskiden... #6

Biz eskiden top oynardık sokakta. Futbol olmadı hiçbir zaman onun adı. Top...

Sokakta Oynanan Top


Sokakta oynanan futbolun keyfi bir başkaydı. Bir gelenek haline gelmişti. Futbolu bilen herkes oynamak isterdi. Tabii gelenekler, oyun tarzları ve kuralları; şehirden şehire, hatta semtten semte değişirdi.

Her mahallenin bir kaptanı olurdu. Ayıptır söylemesi bizim mahalleninki bendim. Kaptanın gözde oyuncuları, bir de görev adamı diyebileceğimiz herşeyini veren ama hiçbir zaman o gözde oyunculara yetişemeyen çocuklar olurdu. Mahallenin kendi içinde oynadığı maçlar dahi kıran kırana, final maçı havasında geçerdi. Hele işin içine bir de gazoz, cips gibi iddialar sokulmuşsa yerlerde sürünen, dizleri bacakları kanayan çocuklar sanki maç sonu 50 bin dolar prim alacakmış gibi umursamadan devam ederlerdi. Tabii eğer maç, mahalle maçıysa ölümüne oynamak için bir iddia olması gerekmezdi. Maçı kimse izlemezdi, kazansan karşı oyuncular ve senin oyuncularından başka kimsenin haberi olmazdı ama o maçlar Barnabeu atmosferinde oynanırdı çocuklar için. Herkes her an öldürüyesiye bir kavga için hazırdı. Eğer bir tarafın çocukları daha güçlüyse, bol tahrik eder, rakip ise dayılanmayıp futbol ile cevap vermeye çalışırdı. Genelde öyle ya da böyle bir kavga çıkardı. Maç sonu ise hiçbir zaman tebrik edilmez, kazanan "voaaa" diye haykırır, kaybeden üzgün bir şekilde evine dönerdi.

Bazı kurallar vardı. Mesela mahalle içindeki maçlarda iki baba oyuncu mutlaka rakip takımlardan olurdu, oyunun zevki çıksın diye. Kale direklerinin taştan olması, taşın üzerinden giden toplarda sürekli kavgaya sebep olurdu. Şutu vurmuş olanın "abi biraz içerdeydi sanki" lafına rakip takım kalecisi "direk olsa geri dönerdi olm" diye tepki verirdi. Tabii o direklerin arasındaki mesafe de mahallenin standart adım kriterine göre yapılırdı. Kaleci ise takımı ataktayken kalesini ufak ufak küçültürdü çoğu zaman. -- Serbest vuruşlarda baraj mesafesi 3 adımdı. Bazen de 3+1 zıplama ile olurdu. Barajı kurduran eğer fazla büyük adım atıyorsa "sen tuvalete böyle mi gidiyon?" sorusuna mağruz kalırdı. Penaltı mesafesi ise bazen 9, bazen 11 adım olurdu. Yerine göre. Tabii penaltıyı ve serbest vuruşları genelde kaptan kullanırdı. Kaptan olmazsa da vuracak kişiyi kaptan seçerdi. Vuracak olan da "abanıyım mı, teknik mi vurayım?" seçeneği sunardı sahadaki arkadaşlarına.

Özellikle mahalle maçlarında, her maç öncesi kaptan "sen defans, sen orta saha, sen sağ kanattan, sen sol kanattan oyna, ben de orta saha ile forvet karışık oynıcam" derdi. Ama maç başlayınca o hararetle hepsi unutulur, Allah ne verdiyse herkes her yere yetişmeye çalışırdı. Bir de defansa alınan adamın isyanı vardı "ya hep ben defans oluyom amına koyim, Muarrem olsun bu sefer" diye. Kaptan ise o kişiyi genelde "olm değişmeli oynarız ileri de çıkarsın" diye ikna etmeye çalışırdı. Tabii eğer mahallenin kaleciliğe hevesli bir adamı yoksa, apayrı bir kaleci kavgası da yaşanırdı. Tabii kalecinin 2 golde bir değişmesi olayı da var. Takımdakiler "sonum!" , "sondan bir!" vs. diyerek kaleye kimden önce veya sonra geçeceklerinin yarışmasını yapardı. Neyse ki bizim mahallede kaleciliği seven ve iyi olan 2 adam birden vardı. Değişmeli oynatıyorduk, biri kaledeyken diğer defansta duruyordu. Değişiyorlardı. Bir de "kaleci-oyuncu" adında apayrı bir mevki vardı. "Kaleci oyuncu var mı?" diyerek kural konurdu baştan. Kaleci olacak kişi oyunda da iyiyse zaman zaman gol aramaya çıkardı.

Çok tartışmalı, klişe pozisyonlar vardı. Mesela topun havadan gol olması her zaman tartışma olmuştur. Belirli bir direk olmadığından kalenin üst direkleri kalecinin zıplayıp yetişebileceği kadardı. Havadan kaleye giren bir topta, golü atanın "goool ulan gole bak bee, haaciiii" sevinişine isyan gecikmezdi; "ne golü amına koyim kaleci nasıl yetişsin ona?" -- Ayrıca el pozisyonları büyük tartışmaydı. Çarpma mı, kasti mi? -- Tabii kaleciye geri pas da her zaman tartışma olmuştur. Taçtan geri pas olur mu, olmaz mı?

Eğer 7, 9, 11 gibi tek sayılı oyuncu varsa eşit takım kurulamaz, uzun tartışmalar olurdu. Sonuç olarak genelde güçsüz çocuklardan birinin bir devre bir takımda, bir devre diğer takımda oynamasına karar verilirdi. Tabii genelde birçok kişi gerek annesinin çağırması, gerek pazara, gezmeğe gitme nedeniyle maçı yarım bırakabilirdi. Bunlar itinayla "süt çocuğu" diye nitelendirilirdi. Hakemin son düdüğü genelde akşam ezanı olurdu. Böyle bir kural vardı çoğu kişi için. Ezan okunmaya başlandığı anda herkes eve girerdi. Eğer maçın bitmesine çok, ama ezana az kalmışsa "atan kazanır" kuralı devreye sokulurdu. Gol olunca sevinen, üzülen karışık evlere gidilirdi. "İyi akşamlar" temennisine her akşam mütemadiyen "siksin seni kara tavşanlar, hehuehe" eklemesi yapılırdı. Sonra topluca gülünürdü.

Bir de kaleciyi çalımlayınca direkt yavaşça kaleye topu vurmak yerine, top kale çizgisinde durdurulur ve orada topa eğilerek kafayla veya popoyla vurulur, espri olurdu. Akabinde gol sanki 50 metreden atılmış gibi "goooooolll" haykırışları yankılanırdı mahallede. Bunun dışında ayrıca kaleciyi çalımlayan kişinin abanarak topu "ormana" göndermesi ise hayvanlık olarak karşılanır "biz de size aynısını yapçaz amına goyim" tepkisi verilirdi.

Ayrıca top oynayan çocukların mahallede belalı teyze ve amcaları vardı. Çok ses çıkıyor diye top oynatmayanlar, arabasına çarpıyor diye oynatmayanlar, gıcık olup da oynatmayanlar vs.. Arabalara çarpan her topta kulaklar tıkanır, "alarm çalacak mı?" merakı sarardı ortamı. Arabaların altına kaçan toplarda ise itina ile arabanın altına yatılır top alınırdı. Ancak bu işe kimse gönüllü olmak istemezdi. Atan alır prensibi işlerdi bu yüzden genelde.

Müthiş bir keyifti tüm bunlar. Sabahın 10'unda, 11'inde güneşin bağrında sokağa çıkılır, top oynayacak kadar adam toplanır ve maça hemen başlanırdı. Eğer gün boyunca adam sayısı uygunsa, bir günde 8-10 maç falan yapılırdı rahatlıkla. Maçlarsa genelde 5'te devre 10'da biter veya 10'da devre, 20'de biter şeklindeydi. Eğer bir takım çok güçsüzse "size 3 avans, 5'te devre, 10'da biter" şeklinde bir teklif sunardı rakip kaptan.

* * *

Yazı biraz dağınık oldu farkındayım ama benzer noktaları birleştirmek zor böyle dağınık bir konuda. Ben de aklıma ne geldiyse yazdım. Kusura bakmazsınız diye umut ediyorum. Ah ulan, ne günlerdi diyorum her aklıma geldiğinde...

* * *

Biz Eskiden... Arşiv: #5 | #4 | #3 | #2 | #1

19 yorum:

Major dedi ki...

:D :D süper yazı olmuş eline saglık..

birde şöyle bi olay vardı bizde topun sahibi istedigini oynatır istedigini oynatmazdı... bazen hiç oynamayı bilmeyen tipler en kralından top alırdı maçlara katılmak için... topun sahibinin annesi cocugu eve cagirinca maçta bitmek zorunda kalırdı aq :D :D

psikolojibu dedi ki...

Abi mükemmel yazı olmuş..

Şimdi hatırladım da bizim mahallede de bi tane belalı Sıtkı Dede vardı..Tam gole gidiyoken balkondan bi kove şişeyi kafamıza boşaltırdı..O da yetmez gibi bi de inip sopayla kovalardı :D Biz de kıllık olsun diye yakalayamazsın ki ayağına getirirdik olayı..Tabe her zaman bayram ziyaretinde elini öper barışırdım..Bayram harçlıkları da fena değildi hani eeheh...

Adsız dedi ki...

Evet, artık çocuklar sokakta top oynamıyorlar. Biz küçükken ölürcesine oynardık,şimdi bakıyorum oyun oynayan tek tük çıkıyor karşıma. Hiçbiri evden çıkmıyor artık

Tabii, benzer bir durum bizim için de geçerli. Küçükken ağabeylerimiz sürekli maç yaparlardı, muhabbet ederlerdi hep beraber. Ama şu anda ben klavyede tek başıma yazı yazıyorum. Bilgisayar, internet falan çok bozdu işleri.

Adsız dedi ki...

olum çağlar süper olmuş lan hahahah okudukça anılarım fışkırdı.

Adsız dedi ki...

bi de maçlar minyatür kalede oynanıyorsa penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.

Adsız dedi ki...

beyler 'üç korner 1 penaltı' kuralını unutmayın sakın. ben bu kadar efsane bi kural görmedim.

Adsız dedi ki...

valla bunların hiçbirini yaşamadım ama yine de okurken sürekli tebessüm ettiren bir yazı oldu. ben genelde entel takılıyo diye dedikodusu yapılan basketçi tayfadandım :)

Adsız dedi ki...

çok güzel olmuş yalnız böyle güzel bir yazı dizisinde hala pikachu'ları ash'leri charizard'ları okuyamamak üzücü :D

bu arada yorum gönderirken karakter doğrulamasını kaldırdığınız için tşk ediyoruz. böylesi çok iyi.

Major dedi ki...

yanlız üstteki arkadasa katılmamak elde değil biz küçükken "abiler" çıkıp hep maç yapardı. halı sahalar yaygınlaştı mahalle maçları bozuldu...

Svetlin dedi ki...

zıplama ile 3+1 kuralı ve ooolum sen tuvalete böyle mi gidiyon kuralları umut sarıkaya karikatürlerine girecek cinsten. bravo başkan :şappi:

Çağlar dedi ki...

@isimsiz arkadaş,
Pokemon yazacağım zaten. Serinin bi sonraki ayağı Pokemon olabilir. Olmaya da bilir tabi :)

Eyvallah bu arada sayın topçu gençlik :)

Adsız dedi ki...

döktürmüşsün başkan :zen:

Adsız dedi ki...

herkes gelecekte kesin futbolcu olmak isterdi. mahalle maçlarına gönül verip de bir tane doktor olmak isteyen duymadım :))özellikle takımın en iyi oynayanlarının futbolcu olacağına kesin gözüyle bakılırdı. sen kulübe gitsen kesin olursun ha denirdi.

Adsız dedi ki...

haa isimsiz arkadaş klüp deyince aklıma geldi. mahalledeki maçı ilk kez izleyen yabancı birinin takımın en iyi oynayanına maçtan sonra "sen hangi klübe gidiyon" sorusunu sorması kaçınılmazdı. oyuncu da cevabı ne olursa olsun gerinerek verirdi. etabi bu sırada takımın diğer adamlarında hafiiiff bir kıskançlık durumu sezilirdi.

Sheed dedi ki...

başkan yine dört dörtlük yazı olmuş.. "direk üstü" diye bi tabir soktu hayatımıza mahalle futbolu, ötesi var mı.. bi de bizim mahallede tugay kontrolü çok meşhurdu, şimdiki gibi çocuklar cm falan oynamıyor tabi, sadece yerel isimleri tanıyor, onları taklit ediyor.. yabancı da çıksa çıksa bi raul, bi ronaldo, bi de andy cole yani.. tugay'ın bi kontrolü vardır, topu önce göğsünde yumuşatır, sonra aşağı salınan topla eşzamanlı olarak kendisi de yere iner, tek dizi yerdeyken diğer diziyle de ikinci kontrolü yapar.. tasviri zor oldu da şimdi, 3 saniye bunlar toplamda :)

bi de eğer paylaşımcı bi adamsam bugün bunun tomurcukları, sol ayağımdaki kramponu, solak arkadaşın sol ayağındaki köseleyle değiştirdiğim günlerde atıldı.. böylece ikiniz de topa iyi vurabilirsiniz, ama bi ayakta kösele diğer ayakta krampon da zordur ;)

ha bi de penaltıda kaleci değişirse, iki penaltı atılırdı bizde.. tabi 1+1, ilki gol olursa, ikincisi yok..

Çağlar dedi ki...

sheed: "ha bi de penaltıda kaleci değişirse, iki penaltı atılırdı bizde.. tabi 1+1, ilki gol olursa, ikincisi yok.."

Allah kahretsin, bunu nasıl unuttum ya ahahahah.

Adsız dedi ki...

9 aylık efsanesine de değinilebilirmiş.

Adsız dedi ki...

Barajı kurduran eğer fazla büyük adım atıyorsa "sen tuvalete böyle mi gidiyon?" sorusuna mağruz kalırdı.

abi bu babanın yanıda böyle mi yürüyon olmayacak mı :D eline sağlık muhteşem bir yazı olmuş..

Adsız dedi ki...

Çağlar müthiş bir yazı, eline sağlık.
Yüzümde sürekli bir tebessümle okudum, bi sürü anım canlandı, mahalle içi küçük ölçekli maçlarda kendimize futbolcu adları seçerdik, ben klinsmann ya da batistuta olurdum...

yaşlanmışız be, hey gidi günler...